35,1012$% 0.17
36,6094€% 0.66
2.927,31%0,26
4.778,00%0,49
19.148,00%0,52
9.765,12%-1,52
3518364฿%-3.5803
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Çankırı’nın Dordurga beldesi seçim sonuçları üzerinden Cumhur İttifakının sevinç nidaları atmasına tepki gösterdi. Faik Öztrak, “Ak Parti Dodurga seçimlerini referans alıyorsa hemen sandığı kursun!” ifadelerini kullandı.
TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla sadece asgari ücretlinindeğil, milyonlarca memur ve emeklinin kul hakkının da yendiğini söyleyen Öztrak, “TÜİK’e göre memur ve emeklilere yılın ilk altı ayı için 32,4 puan enflasyon farkı ödenmesi gerekiyor. Bağımsız iktisatçıların hesaplamalarına göre, bu yılın ilk altı ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 71,4. Böyle bakılırsa, memur ve memur emeklisine ödenecek enflasyon farkı 59,4 puan. TÜİK ile ENAG arasında neredeyse iki kat fark var. İşte aradaki bu iki kat fark, TÜİK aracılığıyla yedikleri kul hakkıdır” değerlendirmesinde bulundu. Öztrak, iş başına geldiklerinde herkesin hakkını vereceklerini, vatandaşları enflasyona ezdirmeyeceklerini ifade etti.
Kur Korumalı Mevduat için tek kalemde 21 milyar lira ödeyen Hükümetin, emekliye verilen bayram ikramiyesinin artırmamasını eleştirerek, şöyle dedi: “Emeklilerimiz 2018 Mayısında, eline geçen bayram ikramiyesiyle, tam 1.000 ekmek alabiliyordu. Şimdi 1.100 lirayla sadece 367 ekmek alabiliyor. Bu vicdansız, adaletsiz AK Parti iktidarı, emeklinin sofrasından 633 somunu çaldı. Gel de şimdi Neyzen Tevfik’in şu sözlerine hak verme: “Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı. Ambara fare. Fırına hırsız. Memlekete de harami.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Biraz önce acı bir haberle sarsıldık. Irak’ın kuzeyinde Pençe-Kilit Operasyonunda Uzman Çavuş Serhat Bal, teröristlerle girdiği çatışmada şehit oldu. Şehidimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailesine ve bütün Türk milletine sabırlar diliyoruz. Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün gündemimizde, mutfakları kasıp kavuran, sofraların bereketini kaçıran, milyonlarca yurttaşımızı ezip geçen, enflasyon canavarı vardı. Hayat pahalılığıyla mücadeleyi, sürekli bir başka bahara erteleyen, liyakatsiz ekonomi yönetiminin beceriksizliği vardı. Ucube tek adam rejiminin felç ettiği, devlet kurumlarımızın hali ve yönetimdeki çürüme vardı. Bu sıkıntıları aşmak için altı siyasi partinin, bir araya gelmelerinin, milletimizin yaşadığı sıkıntıları, birlikte çözme kararlılığının, ülkemizin ufkunu aydınlatma iradelerinin, ne kadar kıymetli olduğunu da bu toplantımızda bir kez daha tespit ettik. Enflasyon en büyük halk düşmanıdır. Çok büyük bir hırsızdır. Vatandaşın cebini, mutfaktaki tenceresini boşaltır. Sarayın kibirlisi ve onun kifayetsiz şürekâsı, “Faiz sebep, enflasyon netice” diyerek, geçtiğimiz yılın Ağustos ayında, enflasyon canavarını azdırdı. Neticeyi gördük. Bunu hep tekrarlıyoruz. Çünkü son günlerde yine, enflasyonun müsebbibi kendileri değilmiş gibi, havaya bakıp ıslık çalmaya başladılar. Bu ülkede enflasyonu azdıran, dışarıdan gelen enflasyonu, içeride üçle çarpan saray yönetiminin yanlış politikalarıdır. Türkiye’deki enflasyonun sadece dörtte biri dünyadan, dörtte üçü ise çakma ekonomistten kaynaklanmaktadır.
Geçtiğimiz Ağustos başında, Erdoğan millete ne vadetmişti? “Bundan böyle, enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, Ağustos ayı kırılma noktasıdır. Artık biz düşük enflasyona inşallah geçeceğiz.” Erdoğan bu sözleri sarf ettiğinde, ülkemizde enflasyon yüzde 19’du. Sadece Ağustos ayından Aralık ayına kadar yani 5 ayda geçtiğimiz yılsonunda yüzde 36 oldu. Düşecek dediği enflasyon sadece dört ayda, neredeyse ikiye katlandı. Bunlarda tabi TÜİK’in makyajlı verileriyle. TÜİK hükümetin talimatıyla, enflasyonu düşük göstermek için elinden geleni yapıyor. Verileri saklayıp, delil karartıyor. Bağımsız iktisatçıların kurduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) “Gerçek enflasyon, TÜİK’in hesapladığının en az iki katı” diyor. Hükümet ne yapıyor? Bu iktisatçıları mahkemeye vermeye kalkıyor. Enflasyon milletin cebini boşaltırken, hükümet de bu hırsızlığa ortak oluyor. Ama anlaşılan ENAG’ı mahkemeye vermek yetmemiş, şimdilerde TÜRK-İŞ’in yayımladığı açlık sınırlarınataktıklarını görüyoruz. Yakında TÜRK-İŞ’i de mahkemeye verip, “Bu verileri yayımlamayın” derlerse hiç şaşırmayın. Enflasyon yılbaşından beri, bu ülkede uzun süredir görmediğimiz bir hızla artıyor.
Bugün Haziran ayı enflasyon verileri açıklandı. TÜİK’in ağır makyajlı rakamlarıyla; tüketici enflasyonu yüzde 79, üretici enflasyonu da yüzde 138. ENAG’a göre ise 12 aylık enflasyon yüzde 176. TÜİK’in üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki fark 60 puan. Bu inanılmaz bir rekor… Böyle bir makası daha önce hiç görmedik. Yine Tüketici Enflasyonu, 1998 Eylül ayından bu yana, Üretici Enflasyonu ise 1995 Şubat ayından bu yana, en yüksek seviyeye çıktı. 27-28 yaşındaki gençlerimiz, üç haneli enflasyonla bu iktidar döneminde tanıştı.
Erdoğan’ın millete vaatleri, birer birer yok olurken, Nebati Bakanı, geçtiğimiz Aralık ayında 6 aylık bir uykuya daldı. 6 ay sonra uyandığında da güya çok farklı noktalara gidecektik. Nebati Bakan daldığı uykudan uyandı. Baktı ki; paramız daha da pul olmuş, dış ticaret açığı azalmak bir yana her ay rekor kırmış, enflasyon cephesinde işler alt üst olmuş. Ondan sonra gel gör ki Nebati Bakan, o kadar uykuya rağmen, saçmalamaya devam etmiş. “Enflasyonu kontrol altına aldık. Cumhurbaşkanıma söz verdim. Aralık’tan sonra enflasyonun baz etkisiyle düştüğünü göreceğiz” demiş. İnsaf! Millette Aralık ayını bekleyecek hal kalmadı? Dereye su gelene kadar, kurbağanın gözü patlayacak. Bir de hiç sıkılmadan “Baz etkisiyle düşecek” diyor. Enflasyon baz etkisiyle, yani kendikendine düşecekse, siz ne iş yapacaksınız? Anlaşılıyor ki Nebati Bakanın niyeti, yata yata bakanlığı bitirmek.
Arjantin’in Ekonomi Bakanı, enflasyon yüzde 50’lerden, yüzde 60’a çıktı diye, birkaç gün önce istifa etti. Oysa Nebati Bakan’ın iş başı yaptığı günden bu yana, enflasyon yüzde 36’dan, yüzde 79’a sıçradı. Geçtiğimiz yıl Ağustos’tan itibaren, “Enflasyon düşecek” diyen reisleri ise tahminlerini hiç tutturamadı. Ama bizdeki kifayetsiz bakanlar, reisleri koltuklarına sıkı sıkı yapışmış kalkmıyorlar. Murathan Mungan’ın dediği gibi, “Bu ülkede her şey olabilirsiniz; ama rezil olamazsınız.” Baz, maz diyerek saçmalayıp durmayın. Bu işi beceremediniz. Elinize, yüzünüze bulaştırdınız. Kabul edin. İşi ehline teslim etmek için, milletin önüne sandığı derhal getirin.
Enflasyon, tüm fiyatların beraberce ama farklı hızlarda yarışıdır. En arkada kalan fiyat, en öndeki fiyatı yakalamak için hızla koşmak ister. Yüksek enflasyon dönemlerinde, en öndekine yetişme imkânı olmayan, tek bir tane fiyat vardır. O da emeğin fiyatıdır. Yani ücret ve maaşlardır. Bu nedenleyüksek enflasyon dönemlerinde, emeğin milli gelirden aldığı pay düşer, sermayenin payı artar. Bugün Türkiye’de olan tam da budur. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla, bu yılın ilk altı ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 42,4. Gıda fiyatlarındaki artış yüzde 47,6. Ulaştırma fiyatlarındaki artış yüzde 58,3. Elektrik, gaz ve diğer yakıtlardaki artış yüzde 72. Ama asgari ücrete yapılan ara zam, yüzde 29,3. Güya adında Adalet olan bir partinin, adaleti işte bu!
Bu arada çakma ekonomistin, ya matematiği zayıf, dört işlem yapma yeteneğini yitirmiş. Bu nedenle yüzde 29,3 zammı, yüzde 25 diye açıkladı. Veya da, Saray şürekâsı içinde en kibirlisi, en adaletsizi o. Aklı Madrid’e giderken, “Asgari ücreti yüzde 25 artırın” diye verdiği talimatta kalmış. Dönünce de aklında kalanı söylüyor. Ama evdeki hesap çarşıya uymamış. Asgari Ücret Tespit Komisyonu biraz daha insaflı çıkmış yüzde 29,3 zam vermiş. Kulağına fısıldanınca da, “Yüzde 30 zam” diyor. Şu hesaba bir daha baksın, net asgari ücrete yaptıkları zam, ne yüzde 25, ne de yüzde 30. Yapılan zam tamı tamına yüzde 29,3. Yani ilk altı aydaki enflasyonun 13 puan altında. Ama ne olursa olsun, AK Parti Genel Başkanı o kadar çaresiz ki; asgari ücretliyi enflasyona ezdiren bir zam oranını dahi, Çalışma Bakanına bırakmayıp kendisi açıklıyor. Ama ha Ali açıklasın, ha Veli… Bu yaptıkları zam değil, zulümdür. Zamlı asgari ücret şu haliyle, mevcut açlık sınırının 891 lira altındadır. Önümüzde de koskoca bir altı ay daha vardır. Emekçiye, işçiye yapılan hak mıdır, reva mıdır? Sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor? “İşçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz.” Bunlar bıraktık alın teri kurumadan, işçinin hakkını vermeyi, TÜİK’in makyajlı enflasyonuyla, işçinin alın terini gasbediyorlar. İşte bu kul hakkı yemenin daniskasıdır.
Bir tek asgari ücretlinin kul hakkını değil TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla, milyonlarca memur ve emeklinin kul hakkını da yiyorlar. 2022’nin ilk yarısında, memur ve emeklilere yüzde 7,5 zam yaptılar. Yılın ilk altı ayında gerçekleşen enflasyon, yüzde 42,4. TÜİK’e göre memur ve emeklilere yılın ilk altı ayı için 32,4 puan enflasyon farkı ödenmesi gerekiyor. Bağımsız iktisatçıların, ENAG’ın hesaplamalarına göre, bu yılın ilk altı ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 71,4. Böyle bakılırsa, memur ve memur emeklisine ödenecek enflasyon farkı, 59,4 puan. TÜİK ile ENAG arasında neredeyse iki kat fark var. İşte aradaki bu iki kat fark, TÜİK aracılığıyla yedikleri kul hakkıdır. Biz uzunca bir süredir bu fark nereden kaynaklanıyor diye soruyoruz. Buna cevap verecekleri yerde TÜİK madde sepetini açıklamaktan vazgeçti. Verileri saklamaya başladı, delil karartıyor. TÜİK rakamları istediği kadar eğip, büksün, millet enflasyonu biliyor; hayat pahalılığını da yaşıyor. Artık bıçak kemiği deldi, geçti. Yurttaşlarımız TÜİK’i ve hükümeti protesto için, faturalarını, fişlerini toplayıp TÜİK’e gönderiyor. Peki milletimiz haksız mı? TÜİK’in yalan, yanlış rakamlarıyla, işçimizin, memurumuzun, emeklimizin hakları, bu zalim hükümet tarafından gasbediliyor. Bu vicdansız hükümet krizin ağır yükünü TÜİK’in yalanlarıyla dar gelirliye ödettiriyor. Biz iş başına gelir gelmez, herkesin hakkını vereceğiz. Milletimizide enflasyona ezdirmeyeceğiz.
Önümüz bayram. Kur Korumalı Mevduatın faizi için, tek bir kalemde vergi iadeleri hariç 21 milyar lira ödeyen bu insafsız yönetim, iş emeklinin bayram ikramiyesine gelince, nedense tek kuruş bulamıyor. Mayıs 2018’de emekliye bayram ikramiyesini birazda bizim zorumuzla, ilk kez 1.000 lira olarak verdiler. Yine bizim zorumuzla geçen yıl, bayram ikramiyesini 1.100 lira yaptılar. Emeklilerimiz 2018 Mayısında, eline geçen bayram ikramiyesiyle, tam 1.000 ekmek alabiliyordu. Şimdi 1.100 lirayla sadece 367 ekmek alabiliyor. Bu vicdansız, adaletsiz AK Parti iktidarı, emeklinin sofrasından 633 somunu çaldı. Gel de şimdi Neyzen Tevfik’in şu sözlerine hak verme: “Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı. Ambara fare. Fırına hırsız. Memlekete de harami.”
Bunların elinde; Memleketimizin bereketi kaçtı. Milletimizin ağzında tat kalmadı. Ama kendileri ülkemizin kıt imkânlarını “İtibardan tasarruf olmaz” deyip, har vurup harman savurmaya devam ediyorlar. En son yaşadığımız olay. Erdoğan’ın Bursa’da bir takım açılışlar yapacağı söylenmişti. Belediye kaynaklarıyla işin aslı, Erdoğan’a miting yaptıracaklardı. Ama Erdoğan gelemedi. Bursa’ya gidip nutuk atma görevi, Binali Yıldırım’a kaldı. Binali Yıldırım Bursa’ya helikopterle giderken, bu sefer de havada pilot rahatsızlandı. Helikopter Bilecik’e zorunlu iniş yaptı. Şimdi çekilen fotoğraflara bir de baktık, Binali Yıldırım’ı taşıyan helikopterin Cumhurbaşkanlığı helikopteri olduğunu gördük. Binali Yıldırım’ın, Cumhurbaşkanlığında herhangi bir görevi var mı? Hayır. AK Parti’nin Genel Başkanvekili, nasıl oluyor da Cumhurbaşkanlığı helikopterine biniyor. Binali Yıldırım bu helikopteri, nasıl ve hangi hakla kullanabiliyor? Onların partisi de, bizim gibi Hazine yardımı almıyor mu? Alıyor. Biz uçak ve helikopter paralarını kendimiz verip kiralıyoruz da, AK Parti Genel Başkanvekili, Cumhurbaşkanlığının helikopterine bedavadan nasıl kuruluyor? Adalet bunun neresinde? Devletin malı bunlar için deniz. Yağma Hasan’ın böreği.
Voltaire’e atfedilen bir sözdür: “Sıradan hırsız sizi seçer.Siyasi hırsızı siz seçersiniz.” Dört yıl önce Erdoğan milletin huzuruna çıktı, “24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra, bu faizle, şunla, bunla nasıl uğraşılır görün” dedi. Millete de söz verdi. Millet bu söze güvendi. Erdoğan’ı seçti. Erdoğan ilk iş olarak, damadını ekonominin başına getirdi. Kayınpeder ve damat bir oldu. Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını buharlaştırdılar. Erdoğan önce bunu reddetti. “Para kasada” dedi. Sonra hesabı kitabı görünce pandemiyigerekçe gösterdi. “Rezervler bunun için kullanıldı” diye bahane üretti. Şu anda, Merkez Bankası kasasında kendine ait tek sent yok. Zaten sene başından beride 60 milyar dolara yakın rezervi yine satmaya devam ettiler. Bunu biz söylemiyoruz. Merkez Bankası’nın kendi rakamları söylüyor. 24 Haziran itibariyle, SWAP’lar ayıklanırsa, Merkez Bankası’nın döviz kasası, 54 milyar 566 milyon dolar açık veriyor. Netice bu. Alıyorlar, satıyorlar rezervleri alta kalan netice bu 56 milyar açık. İşte bugün niye bunlar ihracatçının döviz gelirlerinin yüzde 40’ına el koyuyorlar. Bu yüzden. Neden şirketlerin elindeki dövizlere, BDDK zoruyla el koymaya kalkıyorlar. İşte bu yüzden. Her sabah, piyasalara müdahale eden yeni bir kararla uyanıyoruz. Bugün de Merkez Bankası bir karar almış. Bankaların açık piyasa işlemleri, SWAP ve diğer para piyasası işlemleri için kullandığı, DİBS’ler için teminat blokajını, yüzde 50’ye yükseltmiş. Güzel. Döviz bulamayınca BDDK’ya düzenleme yaptır, bankaları dövizini getir diye zorla. Hazine kâğıdı satamayıncaMerkez Bankası’na düzenleme yaptır. Bankaları kağıt al diye zorla. Ülkeyi adım adım kumanda ekonomisine çeviriyorlar.
Damat, yaptıklarının sorumluluğunu siyaseten ödedi. “At izi, it izine karıştı” dedi. İstifasını sosyal medyadan bıraktı, çekti gitti. Ama işin hala karanlıkta kalan yönleri var. Biz iş başına gelir gelmez bir, Durum ve Hasar Tespit Komitesi kuracağız. İşinin ehli, namuslu uzmanlardan oluşan bu Komite, Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışacak. Merkez Bankası neden bilinen yöntemlerle değil de, arka kapıdan bu dövizleri sattı? Soracağız. Dövizler hangi kurdan, kimlere satıldı onu da soracağız. Kamu Bankaları ve Hazine bu işin neresinde onu da soracağız. Sarayın vesayeti altındaki yargıçların, bugünverdikleri güdümlü kararlarla, aba altından sopa göstermeleri bizi ne korkutur, ne de bağlar… Bu bizim milletimize namus ve şeref sözümüzdür. Biz tüyü bitmemiş yetimin hakkını, son kuruşuna kadar aramakta kararlıyız. Ucu nereye giderse gitsin, bu işlerde kim pay ve sorumluluk sahibiyse, bunun hesabını bağımsız Türk Yargısı önünde verecek.
Bu arada hükümet, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması işlemlerine hız vermiş. Bu vesileyle de Merkez Bankası’nın liyakatli, tecrübeli personelini, emekli etmek veya kurumdan uzaklaştırmak için, mobbingin her türlüsünü yapıyor. Buradan bir kez daha uyarıyoruz. Merkez Bankası Kanunu açık. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Merkezi Ankara’dadır. İş başına geldiğimizde, Merkez Bankası Ankara’ya dönecek. Nokta… Kanunsuz taşınma işlemi nedeniyle oluşan kamu zararı, ilgililerine rücu edilecek. Ödettirilecek. Nokta… Daha önce uyardık, bir kez daha uyarmış olalım. Sonra kimse çıkıp, ağlayıp, sızlamasın. Büyük İslam mütefekkiri İbn-i Haldun, yöneticilerin kişisel servetlerini artırma peşinde koşmasını yönetimlerin çöküş emareleri arasında sayar. Metal yorgunu şahsım hükümeti kendi hatalarının sonuçlarına çarpıp, Titanic gibi batarken, kimi Saray şürekası, yolcular batışı fark etmesin diye keman çalıyor, kimi de batan geminin mallarını toplamaya uğraşıyor.
Her gün bir başka yerden bir başka rezalet haberi geliyor. Atama İçişleri Bakanı’nın itiraf ettiği, “Mafyadan 10 bin dolar alan siyasetçi” vardı. Tek bir Cumhuriyet Savcısı çağırıp da, “Bu kim?” diye sormadı. Ama bu ismin kim olduğunu tüm Türkiye biliyor. Mafyadan 10 bin dolar alan siyasetçi, herkesin bildiği bir sır oldu. ABD’de enerji teşviklerinde dolandırıcılık yapanların paralarını Türkiye’de aklayan SBK ve onun Türkiye’deki rüşvet ağı, yurt dışına kaçıran devlet görevlileri, gazeteci kılıklı komisyoncular… Bunları da soruşturan olmadı ama biz bunları unutmadık. Yine, bir AK Parti Genel Başkan Yardımcısı’nın, eski bir bakanın, TMSF eliyle, kayyum atanan şirketlere çöktüğüne dair iddialar, şimdilerde belge belgesosyal medyada yayımlanıyor. Biz bir Cumhuriyet Savcısı çıkıp da gereğini yapacak mı yapmayacak mı onu da göreceğiz. Yandaş medya kurma operasyonunda, çiftçinin bankası Ziraat Bankası’ndan aldığı krediyi ödemeyen, yetmez, devletin haber ajansına da 30 milyon lira borç takan bir Saray beslemesinin neler yaptığı da ortalıklarda anlatılıyor. Biz bir kere daha altını çizelim. Milletin malına çökenler, bugün değilse yarın mutlaka hesabını verir. Miri malı, yani devlet malı balık kılçığıdır. Yutmak isteyenin boğazına takılır.
Bu bezirgânlar yolun sonuna gelirken, her yandan irin, her yandan kir, pas akıyor. Saray’ın şimdiki küçük ortağı bir zamanlar bu düzen için, “Ne hortumu, kanalizasyon borularını bağlamışlar” diye bağırırdı. Artık iş o seviyeyi de çoktan geçmiş. Ucube rejim ve onun yanaşmaları, beslemeleri derin bir fosseptik çukurunun içine beraberce batmışlar. O fosseptiğin içindeki kurtçuklar gibi, birbirlerini yemeye başlamışlar. Ama vatandaşımız endişe etmesin GenelBaşkanımızın da söylediği gibi biz bu milletten çalınan her şeyi asıl sahibine, yani milletimize geri vereceğiz. Başka ülkelere mal, mülk kaçırmaları hiç fayda etmez. Hepsini buluruz, hesabını sorarız ve bu ülkeye getireceğiz.
Bu ülkeyi soyanlarla hesaplaşacağız, bu ülkeyi sevenlerle helalleşeceğiz. Her birimizin farklı düşüncesi olabilir. Ama bu ülkeyi sevme noktasında hepimiz birleşiyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız, bu topraklarda huzur içinde büyüsünler, çalışsınlar ve geleceklerini kursunlar istiyoruz. Biz, bu ülkenin insanlarıyla, aynı 100 yıl önce, Cumhuriyetimizi kurarken yaptığımız gibi, omuz omuza vereceğiz. Ülkemizi hep birlikte ayağa kaldıracağız.
Dün bu ülkeyi seven demokrasi aşığı altı partinin lideri, Millet Masası’nda bir kez daha bir araya geldi. Biz altı parti olarak; yüksek enflasyon ve işsizliği bitirmeye kararlıyız. Çiftçimizi, emekçimizi, sanayicimizi, esnafımızı, memurumuzu, emeklimizi refaha kavuşturmakta kararlıyız. Hiçbir çalışanımızı, açlık sınırının altında bir asgari ücrete mahkûm etmemeye kararlıyız. Basın ve ifade özgürlüğünü, sonuna kadar savunmaya kararlıyız. Dış politikamızı, şahsi menfaatlere göre değil; milli menfaatlere göre yönetmeye kararlıyız. Türkiye’yi sözü dinlenen, saygın ve bölgesinin en güçlü ülkesi yapmaya kararlıyız. Cumhuriyet değerlerimize ve demokratik hukuk devleti ilkelerine sımsıkı sarılan altı parti, milletin egemenliğini esas alan, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi” yine milletimizin teveccühüyle hayata geçirmek üzere, seçim sandığının bir an evvel, milletimizin önüne getirilmesini istemektedir. Biz şunu çok iyi biliyoruz ki; Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemden yana olan, demokrasi âşıklarının adayı olacaktır.
Bu vesileyle, bayramların bayram tadında kutlandığı günlere, biran evvel ulaşmak dileğiyle, aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin Kurban Bayramını kutluyoruz. Bayramın ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini, Yüce Allah’tan niyaz ediyoruz. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.
Soru- Efendim İsveç ve Finlandiya’yla imzalanan mutabakat metniyle ilgili muhalefetten eleştiriler gelmişti. CHP’nin de bu konuda tutumu olumsuzdu. Bu konuda hala görüşler olumsuz mu? Bir de Meclis’e geldiğinde evet mi, hayır mı diyeceksiniz?
Faik ÖZTRAK- Mutabakat metnini soruyorsunuz değil mi? Bir kere şunun altını çiziyim. Mutabakat metninin Meclis’e gelmesi gerekmiyor. Çünkü sonuç itibariyle bu üçlü muhtıra bir iyi niyet metni, bir uluslararası anlaşma mahiyetinde değil. Ama Meclis’e gelecek olan şey, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğiyle ilgili NATO anlaşmasındaki madde değişikliği. Baştan beri ifade ediyoruz biz, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasından ve NATO’nun genişlemesinden yanayız. Ancak mevcut ve müstakbel müttefiklerimizden de Türkiye’nin terörle mücadele hassasiyetine saygı göstermelerini bekliyoruz. Bu süreçte Erdoğan belki vermiş olduğu sözleri, milletimize vermiş olduğu vaatleri unutabilir ama biz verilen sözlerin takipçisi olacağız.
Soru- CHP’li Menderes Belediyesinde 10 milyon liralık yolsuzluk iddiası var. Hatta 24 belediye çalışanı da gözaltına alındı. Son durumla ilgili sizden bir bilgi alabilir miyiz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bahsedilen soruşturma ve iddialar AK Partili önceki dönem Belediye Başkanı zamanında başlayan araç ve temizlik ihaleleriyle ilgili bir soruşturma ve soruşturma kapsamında gözaltına alınanlar arasında önceki dönem AK Partili Belediye Başkanının ve Başkan Yardımcısının akrabaları da var. Bunun duyumunu aldık. Şeriatın kestiği parmak acımaz. Yargının kararını hep beraber bekleyeceğiz. Bu arada pek çok belediyemize İçişleri Bakanlığı tarafından operasyon düzenlendiğini ya da operasyon hazırlığı yapıldığını biliyoruz. Buradan altını çizerek bir kere daha ifade edeyim. Bizim belediyelerimiz düzgün çalışır, verilmeyecek hesabımız yoktur. Bu soruyu bize soran kanala ben de şunu soruyum. Serik Belediyesi’nde rüşvetin kimlere verildiğini acaba AK Parti yetkililerine sorabildiler mi? Mafyadan 10 bin dolar alan siyasetçinin kim olduğunu acaba AK Parti yetkililerine sorabildiler mi? Bir diğer havuz medyasının Ziraat Bankasına kredi borcunu ödeyip ödemediğini, aynı havuz grubunun Anadolu Ajansına 30 milyon lira borç taktığı iddialarını AK Parti yetkililerine sorabildiler mi?
Soru- HDP kongresinde terör örgütü lehine atılan sloganlar tepkilere neden oldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma başlattı. Sizin bu konudaki değerlendirmeleriniz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Teröre ve terörün her türlüsüne karşı olduğumuzu defalarca ifade ettik. Yine İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde de toplumsal barışın kalıcı hale getirilebilmesi için tüm terör örgütleri ve yeraltı suç örgütleriyle mücadeleyi ödün vermeksizin sürdüreceğimizi taahhüt ettik. Terör örgütü elebaşının övülmesi konusunda başsavcılığın soruşturma açması tabi ki görevinin gereğidir.
Soru- HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, millet ittifakı ve bileşenlerine PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın tecridinin kaldırılması ve açılım için bir destek çağrısı yaptı. HDP’li Sancar, Millet İttifakı ortaklarına şeffaf görüşme olursa ortak aday fikrine açığız mesajını da verdi. Sizin parti olarak görüşünüz nedir?
Faik ÖZTRAK- Biz hiçbir zaman Beka Vadisi’nde terör elebaşıyla görüşüp çiçek teatisinde bulunanlardan olmadık. Biz hiçbir zaman terör örgütü elebaşının mektubunu devletin televizyonunda okutanlardan olmadık. Cumhur ittifakı’nın bu konularda müktesebatı çok zengindir. Bu soruları onlara yöneltin.
Soru- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İngiliz Financial Times gazetesine bir demeç verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi yeniden kazanması halinde kendisinin görevden alınabileceğini de söyledi. Söz bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz?
Faik ÖZTRAK- Erdoğan bir seçim daha kazanamayacağına göre böyle bir endişeye de mahal yoktur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız yeni dönemde belediye hizmetlerini çok daha rahat yerine getirecektir.
Soru- AK Partili Muhammed Emin Akbaşoğlu, Dodurga seçim sonuçlarının 2023’ün işaret fişeği olduğunu söyledi. “İlk turda Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanı olacağının en güzel işaretidir” dedi. CHP’nin bu sözlere yorumu nedir? Dodurga seçim sonuçlarını CHP nasıl yorumluyor?
Faik ÖZTRAK- Her şeyden önce şunu ifade edeyim. Bu seçimlerde başkan seçilen aday, buranın yeniden belde olabilmesi için emek veren eski mahalle muhtarıdır. Öncelikle kendisini kutluyoruz. AK Parti’nin bu konudaki açıklamalarına gelince, İstanbul’u kaybetmişler, Ankara’yı kaybetmişler, Antalya’yı kaybetmişler, Adana’yı kaybetmişler, Mersin’i kaybetmişler, yeniden belde olan 1.871 nüfusa sahip Dodurga’yı kazanınca ortalığı bayram şekeri almış çocuk gibi ayağa kaldırıyorlar. Allah kimseyi bu kadar çaresiz hale düşürmesin. Dodurga Çankırı’mızın şirin bir beldesidir. Eğer AK Parti bu seçim sonuçlarının Tayyip Erdoğan aday olduğunda da alınacağına inanıyorsa ne bekliyorlar sandığı hemen getirsinler.
Balıkesir-Manisa yolunda kaza: Bedri Kepiç, Seyhan Akkuş, Beyhan Kebiç, Berat Ömer Kebiç, Bedirhan Kebiç hayatını kaybetti!