34,6225$% 0.14
36,3736€% 0.14
2.919,43%0,08
4.959,00%0,10
19.775,00%0,10
9.659,96%1,15
3226046฿%-4.31733
CHP’li 10 vekilin imzasıyla CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in 2015’te verdiği kanun teklifi ile devletin kamuda ve özel sektörde LGBT’lere (lezbiyen, gey, biseksüel, trans) yönelik ayrımcılığa karşı etkili koruma getirmesi isteniyor. CHP’nin LGBT’ler askerlik yapsın kanun teklifi tam metin!
İspanya Kralı Aragonlu Ferdinand ile Kraliçe Kastilyalı İzabella, 31 Mart 1492’de
ülkedeki Yahudiler’in Katolikliği kabul etmedikleri takdirde sürgün edileceklerine ilişkin bir
ferman çıkarmışlardır. Katolikliği kabul etmeyen Sefarad Yahudiler ülkeden kovulmuştur.
İspanya’yı terk etmeye zorlanan Sefarad Yahudileri, bir gün vatanlarına geri dönecekleri
umuduyla evlerinin anahtarlarını yanlarında götürmüşlerdir. Birçok ülkenin bu göçmenleri
topraklarına kabul etmeye yanaşmadığı bir ortamda Sultan II. Bayezid, aniden yersiz ve
vatansız kalmış bu insanları ülkesine davet etmiş ve kendilerine kucak açmıştır. Eyalet valileri
ile Sancak beylerine bir ferman gönderen II. Bayezid, “… Yahudi göçmenleri geri çevirmek
şöyle dursun hiçbir zorluk çıkarılmamasını, tam bir içtenlikle karşılanmalarını, aksine
hareket ederek göçmenlere kötü muamele yapacakların veya en ufak bir zarara sebebiyet
vereceklerin cezalandırılacağını” buyurmuştur. 15. yüzyıl boyunca İspanya’dan yaklaşık 100
bin Sefarad Yahudisi kovulmuş ya da göç etmeye zorlanmıştır. Bunların bazıları Kuzey
Afrika’ya, ama çoğu o dönemde Osmanlı İmparatorluğu topraklarındaki İstanbul, İzmir,
Selanik ve Safed kentlerine yerleşmiştir. Aradan geçen 523 yıl sonra İspanya Adalet Bakanı
Alberto Ruiz-Gallardon, Kasım 2014’te bir açıklama yaparak Sefarad Yahudileri olarak
bilinen İspanya kökenli Yahudiler’in torunlarına İspanyol vatandaşlığı ve pasaportu verilmesi
çalışmasından söz etmiştir. İspanya Hükümeti, hazırladığı bir Yasa Tasarısı ile yaptıkları
hatayı düzelterek İsrail, Latin Amerika ve Türkiye’nin başta olduğu birçok ülkede yaşayan
Sefarad Yahudileri’nin soyundan gelenlere vatandaşlık vermek için somut adımlar atmıştır.
Bugün Türkiye’deki Yahudiler’in % 96’sı Sefarad Yahudisi’dir. İstanbul’da otomobil ticareti
yapan 55 yaşındaki Roni Rodrigue, İspanyol pasaportu için başvuru yapacağını belirterek,
“Vatandaşlık hakkım varsa neden olmasın” demiştir.
Lizbon ve Porto Cemaatleri’ne mensup Yahudiler’e kendilerine başvurmaları halinde
vatandaşlık vereceğini açıklayan Portekiz Hükümeti, 1 Mart 2015 tarihinde vatandaşlık
başvurusu yapabilmek için gereken koşulları açıklamış ve yasayı yürürlüğe koymuştur. Kısa
bir süre içinde Türkiye, Amerika, İsrail ve Avrupa’dan 21 kişinin vatandaşlık için başvuruda
bulunmuştur.
20. yüzyılın başlarında özellikle I. Dünya Savaşı’nın başladığı 29 Ekim 1914’ten
itibaren Anadolu ve Trakya bölgelerimizde yaşayan yüz binlerce Yahudi, Rum, Ermeni,
Süryani ve diğer vatandaşlarımız dönemin siyasi ve toplumsal koşullarından kaynaklanan
nedenlerle doğup büyüdükleri ülkelerini terk etmek durumunda kalmışlardır. 27 Mayıs 1915
tarihinde kabul edilen ve 1 Haziran 1915 tarihinde dönemin resmi gazetesinde yayımlanarak
yürürlüğe konulan Tehcir Kanunu bu dönemdeki göçlerin ilk yasal zeminini oluşturmuştur.
1921 Anayasası’nda vatandaşlığa ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra vatandaşlık ile ilgili ilk düzenlemeye 1924
Anayasası’nda yer verilmiştir. Gerek Osmanlı İmparatorluğu’nun resmen ortadan
kalkmasından önce gerekse Cumhuriyetin ilanından itibaren ülke sınırları içinde yaşayan bazı
etnik ve dini topluluk mensupları çeşitli nedenlerden dolayı Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığından çıkarılmıştır. Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani kökenli Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının göç etmelerine yol açan önemli olaylar şunlardır: Trakya Olayları, “Vatandaş
Türkçe Konuş” kampanyası, Yirmi Kur’a Asker Olayı, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül Olayları ve
1964’teki zorunlu göç.
Bu olaylarla birlikte, I. Dünya Savaşı sonrasında başlayan vatandaşlıktan çıkarma
işlemleri 1930’lu yıllarda düzenli olarak sürdürülmüştür. Örneğin, 1931 yılında on üç ayrı
Bakanlar Kurulu kararıyla toplam 1.152 kişinin, 1932-1937 tarihleri arasında yaklaşık 3.000
kişinin vatandaşlıktan çıkarıldığı iddia edilmektedir.
Aksiyon dergisinde Haziran 2006’da yayımlanan kapsamlı bir dosya haberde Osmanlı
İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti dönemlerinde topraklarımızdan Güney
Amerika’ya göç eden Sefarad ve Ermeni Yahudileri’nin atalarının izlerini ve kültürlerini
sürdüklerini ortaya konulmuştur. 20. yüzyılın başından itibaren Şili ve Arjantin’e göç eden
edenlerin torunları ile yapılan görüşmelerde, buralarda yaşayan Sefarad ve Ermeni
Yahudileri’nin aslında İzmirli, Tokatlı, Gaziantepli, Çanakkaleli veya Ordulu olduğunun
gözlendiği paylaşılmaktadır.
Haberde, Arjantin Sefaradi Federasyonu Başkanı olan Osvaldo Sultani’nin babasının
İzmir, dedesinin ise İstanbul doğumlu olduğu, Arjantin’de doğmasına rağmen kendisini
İzmirli olarak gördüğü aktarılmaktadır.
Haberde, Arjantin’de yaşayanların zaman içinde Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlıklarını kaybettiği paylaşılmaktadır. Yeni neslin çoğunlukla sadece Arjantin
vatandaşı olduğu ama buna rağmen kökenlerinden kopamayanların tekrar Türk vatandaşlığına
geçebilmenin yollarını araştırdıkları tespit edilmektedir. Türkiye ile Güney Amerika
arasındaki ilişkilerin zayıf olması da yeni kuşakların Türkçe’yi unutmalarına yol açmaktadır.
Birinci ve ikinci nesilden hayatta olanların hâlen Türkçe konuştukları aktarılan haberde, orada
doğanlar için Türkçe’nin artık sadece özlemli bir tat olarak kaldığına dikkat çekilmektedir.
1942’de İzmir’de doğan ve 1951’de ailesiyle Arjantin’e göç eden tekstilci David
Saban’ın Türkiye’den gelen habercileri karşısında görünce hemen nüfus cüzdanını çıkardığı
ve heyecanla Esmirna (İzmir) Turquia (Türkiye) yazan doğum yerini gösterdiği
aktarılmaktadır. Saban’ın aslında 18 yaşına kadar Türk vatandaşı olduğu, hatta askerlik
görevini yaparak vatandaşlığını sürdürmek için Türkiye Cumhuriyeti Buenos Aires
Büyükelçiliği’ne başvurduğu ancak netice alamadığı belirtilmektedir. Saban, 24 yaşında
askerlik için tekrar müracaatta bulunmuş. Fakat o zaman da vatandaşlıktan çıkarıldığını
öğrenmiş ve tekrar nasıl Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma hakkına sahip olacağı
arayışında olduğu kaydedilmektedir.
Haberde, Dr. Mario Peres Lerea’in Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmek
isteyen çok sayıda kişi arasında yer aldığı paylaşılmakta. Lerea’ın İzmir kökenli olduğu
kaydedilen haberde, 1920’de babaannesinin dört oğlunu alarak İzmir’den Arjantin’e göç
ettiğini, geride kalan büyükbabasından ise bir daha haber alınamadığın söz edilmektedir.
Neden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak istediği sorulan Lerea şu cevabı vermektedir:
“Diğer ülkelerden gelen Yahudiler, geldikleri ülkenin vatandaşı aynı zamanda. Ben de ailemin
geldiği ülkenin vatandaşı olmak istiyorum.”
1980’lerden itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yaşanan terör ve
siyasi olaylardan etkilenen çok sayıdaki vatandaşlarımız topraklarını geride bırakarak göç
etmek durumunda kalmıştır. Göçler sadece iç göç şeklinde yaşanmamış yurt dışına da göçler
olmuştur. Siyasi nedenlerle ülkesini terk etmek zorunda kalan bazı vatandaşlarımız,
vatandaşlıktan çıkarılmıştır.
Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Nisan 2014’te
yaptığı 1915 açıklamasının ardından Hükümet ve ilgili kurumların 1915 tehcir sürecini
yaşayan Ermeni kimliğine sahip Osmanlı İmparatorluğu vatandaşlarının çocuk ya
torunlarına vatandaşlık hakkı verilmesi konusunda girişimde bulunduğu basına yanşımıştır.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 26 Mart 2015 tarihinde restorasyonu tamamlanan
Büyük Edirne Sinagogu’nun açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Ülkemiz, dünyanın farklı
bölgelerinde zulüm görmüş Yahudiler’in ihtiyaç duyduklarında sığınacakları bir huzur limanı
olmuştur. Gerek 500 yıl önce İspanya’da, gerek 1930’lu yıllarda Nazi Almanya’sından
kaçarak gelen Yahudiler, bu toprakları vatanları olarak kabul etmiş, tarih ve kültürümüzün
ayrılmaz bir parçası olmuş ve ülkemize her alanda çok değerli katkılarda bulunmuştur… Ben
yurtdışından gelenler için de bir küçük temennide bulunayım: Eğer buraya gelmek isterseniz,
Türkiye’de yaşamak isterseniz sizi kucaklayacak 78 milyon insan var” diyerek ‘geri dönün’
çağrısında bulunmuştur.
Geçmişin acılarından yavaş da olsa gerekli dersleri çıkaran ülkemiz, bir süredir gerek
ülkemizde yaşayan gerekse yurt dışına göç eden vatandaşlarımızın haklarına ilişkin bazı
olumlu yönde düzenlemeler yapmaktadır. Yakın geçmişte, Bakanlar Kurulu kararları yoluyla
toplum nezdinde tanınmış bazı kişilerin vatandaşlık hakları geri verilmiştir. Örneğin, 1951
yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılan dünyaca
ünlü şairimiz Nazım Hikmet, 58 yıl aradan sonra 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu
kararıyla resmen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul edilmiştir. Nazım Hikmet
örneğinde de olduğu üzere, yapılan yasal düzenlemelerin ülkemizin saygınlığını artırdığı ve
toplumsal barışa katkı sunduğu gözlenmektedir. Ancak, I. Dünya Savaşı’ndan itibaren bir
şekilde ülkemizden yurt dışına gitmek zorunda kalan insanlarımızın mağduriyetlerinin
giderilmesi yönünde atılacak önemli adımlardan birisi de vatandaşlık haklarıdır.
Bu Kanun Teklifinin hayata geçirilmesiyle, yaklaşık 100 yıl sonra ata topraklarına geri
dönmek isteyen veya vatandaşlık hakkını tekrar almak isteyen kişi ve ailelerin kırgınlıklarını
bir nebze de olsa giderecek ve ülkemizin dünyadaki saygınlığını artıracaktır.
MADDE GEREKÇESİ
MADDE 1- Türk Vatandaşlığı Kanununa eklenecek bu ek maddeyle, 29 Ekim 1914
tarihinden bugüne çeşitli nedenlerle sürgüne gönderilen, göç eden veya zorla göç ettirilenlerin
ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılanların ve belli bir dereceye kadar olan
yakınlarının mağduriyetlerinin bir nebze de olsa giderilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığını alma hakları sağlanacaktır.
MADDE 2- Yürürlük maddesidir.
MADDE 3- Yürütme maddesidir.
Ak Parti ve MHP’nin Başörtüsü Anayasa değişikliğini CHP iptal ettirmişti!