34,4465$% 0.3
36,3032€% 0.16
2.836,84%0,10
4.835,00%0,20
19.341,00%0,20
9.389,62%-0,33
3130401฿%-0.54505
Mustafa Kemal Atatürk (1881 – 10 Kasım 1938), mareşal, devrimci devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır. Atatürk’ün askeri kariyeri… Rüştiyeden mezun olmasından Cumhurbaşkanlığına!
Mustafa Kemal Atatürk’ün askerî kariyeri, İstanbul’daki Harp Okulu’ndan 1905’te kurmay yüzbaşı olarak mezun olmasından, 8 Temmuz 1919’da Osmanlı Ordusu’ndan istifa etmesine kadarki süreci ve buna müteakip Türk Kurtuluş Savaşı boyunca devam eden askeri liderliğine kadar olan hayatını anlatır.
KronolojisiÖzel hayatı Dinî inancıKişi kültüAtatürk Uluslararası Barış ÖdülüAtatürk YılıAskerî kariyeriSuikast girişimiÖlümü ve devlet cenaze töreni MozolePopüler kültürde
İnkılapları
Yeni Anayasa’nın kabulüSaltanatın kaldırılmasıCumhuriyetin ilanıHilâfetin kaldırılmasıAşarın kaldırılmasıTürk Kanunu MedenisiSanayileşmeBatılılaşmaTürkleştirme Vatandaş, Türkçe konuş!Güneş-Dil TeorisiTürk Tarih TeziDil DevrimiSoyadı Kanunu
Kemalizm
Altı İlke”Türkiye Türklerindir””Yurtta sulh, cihanda sulh”Cumhuriyet Halk Partisi
Tarihyazımı Nutuk
Mustafa Kemal Atatürk’s signature
Emblem of the Presidency of Turkey.svg
İlk yıllar
Beşinci Ordu’da Kurmay Yüzbaşı (1905-1907)
Mustafa Kemal 1905 yılında, Mekteb-i Erkân-ı Harbiye’den kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu ve Şam merkezli Beşinci Ordu’ya atandı. Kısa süre sonra “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti” adlı reformist subaylardan oluşan küçük bir gizli topluluğa katıldı ve II. Abdülhamid rejiminin aktif bir muhalifi oldu.
Üçüncü Ordu’da Kolağası (1907-1910)
1907’de Kolağası rütbesine terfi etti ve Manastır’daki (günümüzde Bitola, Kuzey Makedonya) Üçüncü Ordu’ya atandı. Bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne (İTT) katıldı.
31 Mart Vakası ve Hareket Ordusu (1909)
Nisan 1909’da cemiyete muhalif gazeteci Hasan Fehmi Bey’in Galata Köprüsü üzerinde kimliği belirsiz bir kişi tarafından öldürülmesi üzerine çıkan olaylar, İTC iktidarına karşı “31 Mart Vakası” olarak bilinen ayaklanmaya yol açtı. Bu ayaklanma Selanik’ten gelen askerî birlikler tarafından bastırıldı. İsyanı bastırmak için toplanan bütün kuvvetlerin başına Selanik IX. Redif Fırkası (tümeni) Kumandanı Hüsnü Paşa getirildi, Kurmay Başkanlığına da Kolağası Mustafa Kemal Bey atandı. Mustafa Kemal Bey, Selânik’ten İstanbul’a hareket eden orduya “Hareket Ordusu” adını verdi.
Hareket Ordusu, 14 Nisan akşamı trenle İstanbul’a hareket etti. İstanbul önlerine geldikten sonra 19 Nisan’da İstanbul halkına ordunun amacını açıklayan bir beyanname yayımladı. Hüseyin Hüsnü Paşa’nın imzasıyla yayımlanan beyannameyi Mustafa Kemal kaleme almıştı. Beyanname, telgrafla Erkan-ı Harbiye-yi Umumîye’ye iletildi ve sokaklarda halka dağıtıldı.
31 Mart’ın sorumlusu olarak gösterilen II. Abdülhamid tahttan indirildi. Yerine getirilen V. Mehmed Reşad, iktidarın elinde bir kukla olmaktan ileri gidemedi. Ağustos 1909’da yapılan Kanun-ı Esasi değişikliğiyle siyasi güç, meclisin tekeline alındı.
Harbiye Nezareti (1910-1911)
1910’da Atatürk, Fransa’nın Picardy kentindeki ordu manevralarına katıldı ve 1911’de İstanbul’daki Harbiye Nezareti’nde hizmete girdi.
Trablusgarp Savaşı (1911–1912)
1911’de, İtalyan işgaline karşı çıkmak için Trablusgarp Vilayeti’ndeki (bugünkü Libya) [1] Trablusgarp Savaşı’na gönüllü olarak katıldı.[2] 22 Aralık 1911’de Tobruk’taki başarılı müdafaanın ardından 6 Mart 1912’de Derne’deki kuvvetler komutanlığına atandı.
Balkan Savaşları (1912–1913)
Ekim 1912’de Balkan Savaşları’nın patlak vermesinin ardından İstanbul’a döndü. Birinci Balkan Savaşı’nda Mustafa Kemal, Gelibolu’da ve Trakya kıyısındaki Bolayır’da Bulgar ordusuna karşı savaştı. İkinci Balkan Savaşı sırasında Edirne ve Dimetoka’nın geri alınmasında da önemli bir rol oynadı.
Birinci Dünya Savaşı
Sofya’da Askeri Ataşe (1913-1914)
Mustafa Kemal 1913 yılında Sofya’ya askeri ataşe olarak atandı. Mart 1914’te Sofya’da görev yaparken yarbay rütbesine terfi etti. 16 Temmuz 1914’te, savaş durumunda tarafsızlık politikasının izlenmesini gerektiğini belirten resmi bir yazıyı Harbiye Nezareti’ne gönderdi.[3] Ancak Harbiye Nazırı Enver Paşa, Almanya ile ittifak kurmaktan yana oldu ve iki hükümet arasında bir ittifak anlaşması imzalandı. Osmanlı İmparatorluğu sonunda Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında girdi.
Çanakkale Savaşı, 1914–1915
Alman Mareşal Otto Liman von Sanders, Çanakkale Cephesi’nde Beşinci Ordu’nun komutanlığına getirildi. Mustafa Kemal’e Beşinci Ordu’ya bağlı 19. Tümeni örgütleme ve komuta etme görevi verildi. 8 Ocak 1915’te İngiliz Savaş Konseyi, “Gelibolu yarımadasını ve ardından İstanbul’u bombalamak ve almak” için askeri bir operasyon başlattı.
Birinci Dünya Savaşı öncesi
Beyrut’ta Beşinci Ordu’daki Osmanlı subayları. Mustafa Kemal Atatürk ön sırada solda oturuyor.
İtalyan işgaline karşı Libyalı savaşçılara komuta ediyor, 1911
Ancak denizden gelen İngiliz saldırıları Çanakkale Boğazı’nı geçmeyi başaramadı ve İngilizler kara saldırı başlatmaya karar verdi. Kara saldırıları 25 Nisan 1915 ile 9 Ocak 1916 tarihleri arasında gerçekleşti. Tümeni Gelibolu’da konuşlanmış olan Mustafa Kemal, kendisini Müttefikler’in yarımadaya girme çabalarının merkezinde buldu.
25 Nisan 1915’te Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (ANZAK) kuvvetleri birliklerini Arıburnu Çıkarması’nın ardından iç bölgelere hareket etmeyi planlıyordu, ancak kısa süre sonra Mustafa Kemal komutasındaki bir Türk karşı saldırısıyla karşılaştılar. Mustafa Kemal tepelerde düşman kuvvetleriyle çatıştı, onları tuttu ve yüksek bölgeyi geri aldı. Onun ve komutanlık yeteneklerinin sayesinde, ANZAK kuvvetleri kontrol altına alındı ve hedeflerine ulaşamadı.[4]
İki güç arasındaki çatışmadan önce Mustafa Kemal askerlerine şunları söyledi:
“ Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimizi başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir.[4] ”
Akşama kadar ANZAK’lar 2.000 zayiat verdi ve sahilde kalabilmek için savaştılar.[5] Devam eden iki hafta boyunca Müttefikler ilerleme kaydedemediler ve güçlerinin üçte birini kaybettiler.[5] Mustafa Kemal, Conk Bayırı’nda Müttefik kuvvetlerini başarılı bir şekilde püskürttüğü için kara harekâtının daha ilk safhalarında albaylığa terfi etti. 6 Ağustos’ta başlayan Gelibolu seferinin ikinci aşamasında, Mustafa Kemal ateş hattından sadece üç yüz metre (yaklaşık 330 yard) uzağındaydı. Çanakkale Savaşı boyunca Conk Bayırı, Tekketepe Muharebesi ve Sarı Bayır Muharebesi gibi birçok büyük muharebeye atandı.
Çanakkale harekâtı Müttefikler için feci bir yenilgiyle sonuçlandı.[5] Müttefikler sonunda taarruza son verme kararı aldılar ve birliklerini tahliye ettiler. Osmanlı İmparatorluğu tarafında, Otto Liman von Sanders ve diğer Türk komutanları boğazların savunulmasında önemli başarılar elde ettiler. Ancak, Mustafa Kemal seçkin bir cephe komutanı oldu ve zaferdeki cesareti nedeniyle eski düşmanlarından büyük bir saygı gördü. Mustafa Kemal Atatürk Anıtı, Avustralya’nın Canberra kentinde düzenlenen ANZAC Günü geçit törenlerinde onurlu bir role sahiptir. Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşı’nda şehit olan yüzbinlerce Türk askerinin ve ölen Anzak askerlerinin anısına yaptığı konuşma Anzak Koyu’ndaki bir anıtta yer alır:
“ “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.” ”
Kafkas Seferi, 1915–1917
Çanakkale Savaşı’nın ardından Mustafa Kemal, 14 Ocak 1916’ya kadar Edirne’de görev yaptı. İkinci Ordu’daki 16. Kolordu komutanlığına atanarak Kafkas Seferi’ne katılmak üzere Diyarbakır’a[6] gönderildi. 1 Nisan’da tuğgeneral rütbesine terfi etti.
Mustafa Kemal yeni görevine atandığında, İkinci Ordu; General Tovmas Nazarbekyan komutasındaki Rus ordusu, Andranik Ozanyan komutasındaki Ermeni gönüllü birlikleri ve Ermeni çeteleri ile çatışma halindeydi. Van İsyanı’nın ardından, Aram Manukyan’ın önderliğinde bir Ermeni geçici hükümeti kurulmuştu.[7] Batı Ermeni Yönetimi, Van Gölü çevresinde kurulmuştu ve gittikçe büyümekteydi.[8] Bitlis Muharebesi ve Muş Muharebesi’nin ilk aşamaları zaten meydana gelmişti. Vardığında Mustafa Kemal kaotik koşullarla karşı karşıya kaldı. Bölge en iyi zamanlarında bile yaşanması zor bir bölgeydi.[9] İletişim hatları isyancıların saldırılarına maruz kalmıştı. Ermeni birlikleriyle sert ilişkiler içinde olan ve çoğu Kürt olan yüzbinlerce mülteci, ilerleyen Rus ordularının önüne akın etti.[10] Mustafa Kemal’in ilk görevi, korkmuş halka bir düzen getirmekti.
Büyük Rus taarruzu Anadolu’nun önemli şehirleri olan Erzurum, Bitlis ve Muş’a ulaştı. 7 Ağustos’ta Mustafa Kemal birliklerini topladı ve karşı taarruza geçti.[11] Daha önceki yenilginin ardından kuvvetlerin moralini o kadar sağlamlaştırmıştı ki, iki tümen beş gün içinde sadece Bitlis’i değil, aynı zamanda Muş şehrini de tekrar ele geçirdi ve Rusların hesapların büyük ölçüde bozuldu.[12] Emil Lengyel şöyle yazmıştı: “Doğru bir lidere sahip olduğunda Türklerin iyi bir asker olduğunu bir kez daha kanıtladı. Türkler, adı ‘Mükemmellik’ olan bir generalin sıra dışı yetkinliğini bir kez daha fark ettiler.”[11]
Ancak cephenin diğer taraflarında İzzet Paşa aynı başarıları yakalayamadı. Eylül ayında Mustafa Kemal, Rus Ordusu ve Ermeni gönüllü birliklerinin ağır ilerleyişi altında Muş’tan çekildi. Bununla birlikte, Mustafa Kemal bir dizi yenilginin arasındaki tek Türk zaferini elde etmişti.[12] Ayrıca düşmanı dağlık bölge içinde tutma hedefine odaklandı. Aynı yıl, askeri başarılarını takdir etmek için kendisine “İmtiyaz Nişanı” verildi. Kasım 1916’da İkinci Ordu Komutanı Ahmet İzzet Paşa’nın İstanbul’da olması nedeniyle komutan yardımcılığına terfi etti.[13]
7 Mart 1917’de Mustafa Kemal, 16. Kolordu komutanlığından İkinci Ordu genel komutanlığına atandı. Bu arada Rus Devrimi patlak verdi ve Çar’ın Kafkas orduları dağıtıldı.[11] Mustafa Kemal, başka bir cepheye atanarak bölgeyi çoktan terk etmişti.
Sina ve Filistin Cephesi, 1917–1918
Sina ve Filistin Cephesi’ne nakledildiği için Mustafa Kemal’in İkinci Ordu komutanlığı kısa sürdü. Burada Yedinci Ordu komutanlığına atandı. Yedinci Ordu karargahına yaptığı kısa bir ziyaretten sonra 7 Ekim’de İstanbul’a döndü. Veliaht Mehmed Vahdettin’in Almanya ziyaretinde yer aldı. Bu yolculuk sırasında hastalandı ve tedavi amacıyla Viyana’da kaldı.
28 Ağustos 1918’de Halep’e geri döndü ve Yedinci Ordu komutanlığı görevine devam etti. Karargahı Filistin’in Nablus kentindeydi. Çanakkale’de olduğu gibi, Nasıra’da bulunan General Liman von Sanders’in komutasındaydı. Mustafa Kemal Suriye’yi bir kez daha iyice inceledi ve cephe hattını ziyaret etti. Vardığı sonuç, Suriye’nin zavallı bir durumda olduğuydu.[14] Bölgede herhangi bir Osmanlı valisi veya komutanı yoktu. Bol miktarda İngiliz propagandası vardı ve İngiliz gizli ajanları her yerdeydi. Yerel halk Osmanlı hükûmetinden nefret ediyor ve İngiliz birliklerinin bir an önce gelmesini dört gözle bekliyordu. Düşman, asker ve teçhizat bakımından kendi kuvvetlerinden daha güçlüydü. Çaresiz durumu anlatmak için “Onların karşısında biz pamuk ipliği gibiyiz” dedi.[15]
Mustafa Kemal, Büyük Britanya tarafından organize edilen ve yerel Arapları Türk yönetimine karşı ayaklanmaya teşvik eden Arap İsyanı ile de uğraşmak zorunda kaldı. Liman von Sanders, Megiddo Muharebesi’ni kaybetti ve sadece ilk gün 75.000 Türk savaş esiri oldu. Artık General Allenby’nin kuvvetleri ile Mustafa Kemal’in Yedinci Ordusu arasında hiçbir şey durmuyordu. İngiliz kuvvetleriyle karşılaşacak kadar askerî gücü olmadığı sonucuna varan Mustafa Kemal, daha güçlü bir savunma hattı kurmak için Ürdün’e doğru çekildi. Birkaç gün içinde, kaçakların toplam sayısı 300.000’e ulaştı.[16] Mustafa Kemal, Müttefikler’e karşı savaşmaktan ziyade kendi güçlerinin dağılmasına engel olmaya çalışıyordu. Sultan’a öfkeli bir telgraf gönderdi:
“ Enver Paşa gibi bir ahmak müdir-i harekât-ı umumiye olmasa idi ve burada beş-on bin kişilik bir hey’et-i askeriyenin başında ilk top sadâsında ordusunu bırakıp kaçan ve şahsını kurtarmak için şaşkın tavuk gibi öteye, beriye iltica eden kumandan bulunmasa idi, hiçbir vaziyet-i askeriyeyi takdir edemeyen bir Dördüncü Ordu Kumandanı bulunmasa idi… Ve bunların başında muharebenin ilk gününden itibaren hiçbir tesir ve nüfuzu kalmayan bir grup karargâhı olmasa idi… Bu andan sonra, artık sulhten başka yapılacak bir şey kalmamıştır. ”
Mustafa Kemal, Liman von Sanders’in yerine Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına atandı. Kudüs’ü ele geçiren Müttefik kuvvetler, 1918 sonbaharında, Filistin cephesinde General Allenby komutasında son yıldırım taarruzuna hazırlandılar Türkleri yendiler.[17] Mustafa Kemal Katma’da karargâhını kurdu ve durumun kontrolünü yeniden ele geçirmeyi başardı. Askerlerini Halep’in güneyine konuşlandırarak yeni bir savunma hattı oluşturdu ve dağlarda direnmeyi başardı. İlerleyen İngiliz kuvvetlerini durdurdu (seferin son angajmanlarını). Kinross şöyle yazdı:
“ Seferin Türk kahramanı bir kez daha, Halep’in tepelerine ustaca stratejik şekilde geri çekilen… Mustafa Kemal idi. İngiltere ile Türkiye arasında bir ateşkes imzalandığı haberi alındığında hala yenilmemişlerdi ve mücadelenin sonunda yenilgisiz tek Türk komutan idi. Arkasında, kendi kaderinin ve halkının kaderinin yattığı Türk ırkının anavatanı Anadolu vardı.[17] ”
Mustafa Kemal’in bulunduğu konum, Mondros Mütarekesi’ne temel sınır oldu. Mütareke sırasında hala Osmanlı kontrolünde olan Yemen gibi bölgeler vardı. Mustafa Kemal’in Osmanlı Ordusu’ndaki son aktif hizmeti, hattının güneyinde kalan birliklerin geri dönüşünü organize etme göreviydi.
Harbiye Nezareti (1918-1919)
30 Ekim 1918’de Osmanlılar, Mondros Mütarekesi ile Müttefikler’e teslim oldular. Savaşın sonunda Mustafa Kemal 37 yaşındaydı. Birinci Dünya Savaşı’nın son aşamalarında, geriye kalan en büyük Osmanlı tümeni olan Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı’nı komuta etmekle görevlendirildi. Ancak ateşkesten sonra Yıldırım Ordular Grubu feshedildi ve Mustafa Kemal 13 Kasım 1918’de işgal altındaki İstanbul’a döndü.
İstanbul’un işgali, Mustafa Kemal, Kazım Karabekir ve İsmet İnönü gibi Osmanlı Ordusu’nun önde gelen subaylarının İstanbul’a dönmesinden önce başlamıştı.[18][19] Mustafa Kemal, Rauf Bey ve Sadrazam Ahmet İzzet Paşa ile görüştü. Ordudan istifa etmek istedi.[20] Ahmet İzzet Paşa onu kalmaya ikna etti. Harbiye Nezareti’nde yöneticilik yaptı. Ahmet İzzet Paşa’nın görev süresi sona erdi ve yerine 18 Kasım’da Tevfik Paşa getirildi. Amiral Somerset Arthur Gough-Calthorpe, İstanbul’a Müttefiklerin askeri danışmanı olarak atandı. İlk görevi, 29/30 Ocak 1919’da İttihat ve Terakki’nin otuz kadar eski üyesini tutuklamaktı. Askeri gözaltı merkezi olan Bekirağa Boğazı’na götürüldüler. Mustafa Kemal onlardan biri değildi. Osmanlı hükûmeti, orduyu kontrol etmek için saygın subaylara ihtiyaç duyuyordu. Abdullah Paşa gibi daha yaşlı generaller orduyu kontrol edemiyorlardı.
Osmanlı Ordusundan istifa (8 Temmuz 1919)
İngilizler, Mustafa Kemal’in faaliyetlerini öğrenince paniğe kapılarak Osmanlı hükûmetiyle temasa geçtiler. İstanbul’daki sadrazam, İngiliz beklentilerini reddettiği için görevden alındı. Yeni bir hükûmet kuruldu. Osmanlı hükûmeti, Sultan’ın Anadolu’da kalan Osmanlı güçlerini dağıtma emrine uymadığı suçlamasıyla Mustafa Kemal’i tutuklama emri çıkardı ve daha sonra ölüm emri çıkardı. Buna karşılık Mustafa Kemal, Erzurum’da bulunduğu sırada 8 Temmuz’da Osmanlı Ordusu’ndan istifa etti. Mustafa Kemal, Ankara’da yer alacak yeni bir Türk Meclisi kurma amacıyla ulusal bir seçim çağrısında bulundu.[21] Seçim çağrısı başarılı oldu. 12 Şubat 1920’de son Osmanlı Meclisi İstanbul’da toplandı ve Misak-ı Milli’yi ilan etti. Ardından meclis işgalci İngiliz kuvvetleri tarafından feshedildi.
İpek Özkal Sayan eşi kimdir?