35,0761$% 0.1
36,6166€% 0.66
2.949,77%1,03
4.802,00%0,82
19.239,00%0,83
9.852,89%-0,63
3591270฿%-2.5377
TBMM Başkanı Kurtulmuş, iftarın ardından yaptığı konuşmada, ramazanın hayırlar getirmesini dileyerek, her bakımdan bir yenilik olan ramazandan en güzel şekilde istifade etmeyi, sağlık ve afiyet içerisinde Ramazan Bayramı’na ulaşmayı temenni etti.
Ramazan ayının aynı zamanda yardımlaşma, dayanışma, insani değerlerin en üst seviyede yeniden yaşandığı bir iklimi oluşturduğunu da ifade eden Kurtulmuş, “Bu anlamda hem toplumsal dayanışmanın hem yardımlaşmanın hem başkalarıyla paylaşmanın güzel örneklerini yaşadığımız unutulmaz bir ramazan ayını geçirmemizi de temenni ediyorum.” diye konuştu.
12 Mart’ın, İstiklal Marşı’nın TBMM’de kabulünün 103’üncü yıl dönümü olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“İstiklal Marşımız, en zor şartlarda büyük bir kurtuluş mücadelesi veren, birbirine sıkı sıkıya sarılarak milli hedefleri ve milli istikametleri doğrultusunda yedi düvele karşı savaşarak ‘Ya Allah’ diyerek ayağa kalkan, bağımsızlığını, istiklalini ve istikbalini kazanan milletimizin ruh halinin, milli hassasiyetlerimizin, özgürlük anlayışımızın, milli egemenliğe sahip çıkma irademizin somutlaşmış, metne dökülmüş bir ifadesidir. İstiklal Marşı’mızın her bir kelimesinin, her bir mısrasının arkasında asırlardır birikmiş olan büyük bir milli birikimin olduğunu da biliyoruz. Mehmet Akif’in, ‘Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazmak nasip etmesin’ duasını tekrar ediyoruz. Mehmet Akif merhumun ruhunda, onun dizelerinde ete kemiğe bürünmüş ve milletimizin ortak milli hafızasına nakşedilmiş olan cesareti, kararlılığı, özgürlüğü, dayanışmayı, milli hassasiyetleri bünyesinde barındıran İstiklal Marşı’mızın kıyamete kadar aziz milletimize rehberlik etmesini temenni ediyorum.”
İstiklal Marşı’nın verdiği milli hassasiyetlere her zaman sahip çıkarak yola devam edeceklerini belirten Kurtulmuş, bugünün türbülanslı uluslararası ilişkilerinin ortaya koyduğu, özellikle bölgedeki sıkıntıların giderek yoğunlaştığı dönemde, İstiklal Marşı’nın sağladığı bu ruh hali içerisinde dimdik ayakta duracaklarını, ortak hedeflere doğru, Türkiye’yi Cumhuriyeti’in ikinci asrında, Türkiye Yüzyılı’nda hedefleriyle buluşturacak çalışmaları gerçekleştireceklerini bildirdi.
Kurtulmuş, “103’üncü yılında olduğumuz İstiklal Marşı’mızı her gün belki defalarca duyuyoruz, dinliyoruz ama her dinlediğimizde bütün ruhumuzla hissederek ve oradaki ‘Korkma’ diye başlayan cesaret veren, ilham veren o cümleleri hayatımızda rehber etmek herhalde bizim milli hassasiyetlerimizi çoğaltmak ve sürdürmek bakımından en önemli gücümüzdür, en kuvvetli milli ortak değerimizdir.” ifadelerini kullandı.
12 Mart’ta, Türkiye’nin yakın döneminde bir başka yaşanan gelişmenin de bulunduğunu, onu da kötü hatıralarla andıklarını belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Belki aramızdaki birçoğumuz o dönemi yaşamadık ama o dönemin yakın hatıralarına sahibiz. 12 Mart 1971 darbesinin, Türkiye’de milli iradeye ne kadar büyük bir darbe vurduğunu, belki dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve arkadaşlarının, dönemin cumhurbaşkanına ’32. Hükümet düşsün, istifa etsin’ talebini dile getirdiği bir muhtıraydı ama maalesef Türkiye’nin siyaset yapısına yapmış olduğu o müdahaleyle uzun yıllar boyunca Türkiye siyasetinin denkleminin yerli yerine oturmasını da engellemiş olan bir antidemokratik darbeydi.
Bu özelliğiyle 1971’in 12 Mart’ını da öncesi ve sonrası ortaya koyduklarıyla hiç unutmamamız gerektiğinin altını çizmek isterim. Nasıl İstiklal Marşı bize özgürlüğümüzü, milli hassasiyetlerimizi, milli hasletlerimizi, bir ve beraber olmamızı ifade eden manifesto mahiyetinde bir bildiri ise bu anlamda ortak milli hassasiyetlerimizi yansıtan bir milli deklarasyon ise aynı şekilde 12 Mart da demokrasiye, milli iradeye sahip çıkmamızı bize hatırlatan fevkalade değerli ortak bir uyarı mesajıdır.”
Türkiye’nin 75 yıllık demokrasi tarihinde, çok partili siyasi hayatında beş darbeyle karşılaştığını, bunlardan birisinin 12 Mart 1971 muhtırası olduğunu aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Bunların her birisi, hakkında saatlerce konuşulabilecek kadar Türkiye’ye büyük zararları olan maalesef antidemokratik müdahalelerdir. Türkiye her bir antidemokratik müdahaleyle neredeyse onlarca yılını kaybetmiş, geriye gitmiştir. Biz 12 Mart’ı hatırlatırken ders alalım diye hatırlatmak istiyoruz; bu ülkede bir daha hiç kimsenin, milli egemenliğin üstünde milletin iradesinin üstünde bir gücü, bir niyeti ortaya koymaması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bunun için nasıl İstiklal Marşı bize özgürlüğü ve milli hassasiyetleri hatırlatıyorsa, 12 Mart muhtırası da milli egemenliğin ancak ve ancak hakimiyet bilakaydüşart milletindir ifadesinde tecelli eden tam manasıyla milli hakimiyetin sağlanmasından geçtiğini gösteriyor.
Hiç kimsenin, halkın oyuyla iktidara gelmiş olan bir iktidara elinde ne güç olursa olsun bir şekilde ‘Bu iktidarı değiştirin, bu hükümeti istifaya zorlayın’ diye talimat vermeye ya da antidemokratik oyunlar, ayak oyunları oynamaya hakkı yoktur. Türkiye demokrasisi 12 Mart tarihli bu iki önemli olay üzerinden inşallah kendi demokrasisini, kendi özgürlüklerini ve bunların üstünde yükselmiş milli hakimiyet fikrini kıyamete kadar sürdürecektir.”
İftar saatinde rahat ve güvende olmayan milyonlarca Müslümanın olduğunu da hatırlamak gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir kısmının zaten sofralarında iftarlarını açabilecekleri doğru dürüst yarım dilim ekmekleri, bir bardak temiz suları olmayan dünyanın birçok yerinde milyonlarca Müslüman olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde başta Gazze olmak üzere yine dünyanın birçok yerinde, bu iftar saatine yaklaşırken Allahuekber nidasını beklerken sofrasına koyacak bir lokması olmadığı gibi, yemeğini tamamlayacak bir emniyetin de olmadığı nice Müslümanlar vardır. Burada biz konuşurken biraz sonra haberlerde duyacağız; maalesef lokmalar ve sözler boğazımızda düğümleniyor, belki bu akşam iftar saatinde yine onlarca Filistinli masum, sivil, kadın, çocuk, bebek İsrail’in uçakları, bombalarıyla hayattan koparılmış olacak.
Gazze, insanlığın bittiği bir dramı yaşamaktadır. Gazze, beş ayı aşkın bir süredir bütün insanlığın seyrederek müdahale etmekte aciz kaldığı bir büyük katliama şahit olmaktadır. Ölenlerin yüzde 75’inin çocuk, kadın ve ihtiyarlar olduğunu bütün dünya biliyor. Buna rağmen bir yalanın peşine takılarak dünyada hakkı hukuku ortadan kaldıran her türlü adımı atan İsrail’in gasıp, saldırgan hükumetine karşı dünya hiçbir şey yapamıyor.”
“Filistinli masumların şehadeti dünyayı arşıalayı tutuyor.” diyen Kurtulmuş, Uluslararası Adalet Divanındaki davayla birlikte Filistin davasında da yeni bir sürecin başladığını söyledi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Ben bir kere daha buradan, Ankara’dan, Türkiye’mizin başkentinden birinci apartheid rejimini yıkan Güney Afrika halkına ve Güney Afrika’nın hükümetine ikinci apartheid rejimini yıkmak üzere başlattıkları Uluslararası Adalet Divanındaki bu başlangıç, bu mahkeme için şükranlarımızı ifade ediyorum. Dünyada insafın, vicdanın ve insanlığın ölüp ölmediğinin tartışıldığı bir yerde ‘İnsanlık ölmemiştir’ çıkışı Güney Afrika hükümeti tarafından uluslararası hukuk mecrasına taşınmıştır. Ümit ediyoruz ki bunun arkasından da yeni dönemin gerekli adımları atılacak ve en sonunda bu büyük katliamların faili olan, soykırıma varan bu büyük insanlık suçlarını her gün bilerek, isteyerek, inatla ve ısrarla işlemeye devam eden Netanyahu Hükümeti, Netanyahu ve çetesi sonunda Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde hesap vereceklerdir. Bu çerçevede bu süreç içerisinde ilk günden bugüne kadar ve bundan sonra belki on yıllar boyunca sürecek bu Filistin davası içerisinde sadece Netanyahu ve hükümeti değil bütün insanlık bir hesaba çekilmektedir, bütün insanlık bir sınav vermektedir. Ne yazık ki başından itibaren İsrail’in saldırganlığına kayıtsız şartsız destek verenler hiç şüphesiz İsrail Hükümetinin işlediği bu suçların birebir ortağı, birebir bu katliamın paydaşlarıdır.”
Zalimle mazlumu ayırt etmeksizin zalimin yanında mazluma laf söylemeye kalkanların, insanlığın vicdanında mahkum olacağını söyleyen Kurtulmuş, Türkiye olarak, devlet ve milletçe ilk günden itibaren bu katliamların karşısında durmayı bir insanlık vazifesi olarak bildiklerini, her platformda bu saldırganlığın sona erdirilmesi için ellerinden gelen bütün gayreti gösterdiklerini vurguladı.
Oscar Ödül Töreni’nde bile insanlığın vicdanının açıkça dile geldiğini kaydeden Kurtulmuş, törenin, siyasetten uzak bir zemin olarak görülmesine rağmen, o zeminin insanlıktan uzak olmadığının gösterildiğini vurguladı.
Yakalarına rozetlerini takanlara, ödül töreninde insanlık adına konuşup Filistin’in mazlum halkına sahip çıkanlara teşekkür eden Kurtulmuş, “Filistin’e karşı sürdürülen bu insanlık dışı katliamlar çok açık bir şekilde insanlık cephesini uyandırmıştır.” diye konuştu.
İçinde azıcık insanlıktan pay olan, insafı, vicdanı olan herkesin bu büyük katliamın karşısında olduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Şimdi artık sözün bittiği yerdeyiz. Bu kadar büyük zulümlerin yaşandığı Gazze’de acilen, hemen şu an, hiç lafı eğip bükmeden kalıcı bir ateşkesin temin edilmesi insanlık adına ortak bir çabanın en temel beklentisidir.” dedi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, “İnsanlık, her ateşkes çağrısı yaptığında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkını kullananlar, aslında kendi insanlıklarını veto ettiler; kendi insanlıklarının aleyhine bir karar aldılar. Şimdi, bundan sonra hiç kimsenin geldiğimiz bu noktada atılacak ateşkesin sağlanması yönündeki bir adıma engel olmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Bir insani yardım gemisinin yola çıktığını anlatan Kurtulmuş, dünyanın dört bir tarafından insani yardımların hızla yerine ulaştırılmaya çalışıldığını söyledi.
Kurtulmuş, Netanyahu ve hükümetinin sadece insanların öldürülmesini değil, aynı zamanda insanların, çocukların açlıktan ölmesi için zemin hazırlamaya gayret ettiğini söyledi.
Kurtulmuş, her sene ramazan ayı geldiğinde Filistin’de acının diz boyu haline geldiğini, her yıl ramazanda yeni birtakım baskıların ortaya konulduğunu hatırlatarak, “Biz, Gazze ile meşgul olurken şu anda Filistin topraklarının tamamında Filistin halkına karşı büyük bir zulüm işlenmeye devam ediyor. İslam’ın üç büyük kutsal mekanından birisi olan Mescid-i Aksa’ya bu ramazan ayında da insanların rahatça girmesi engelleniyor. Bütün bunların ortadan kaldırılabilmesi için kararlı ve şuurlu bir şekilde hareket etmemiz lazım.” şeklinde konuştu.
İsrail ve Netanyahu hükümetinin giderek uluslararası alanda daha yalnız hale geleceğini aktaran Kurtulmuş, buna karşı başta İslam ülkeleri olmak üzere bölge ülkelerinin şuurlu bir şekilde, bunu önleyecek adımlarını atmak mecburiyetinde olduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, dünyanın dört bir yanındaki insanların da zulmün durdurulması için seslerini daha fazla çıkarması gerektiğine işaret etti.
Türkiye’nin gelecek dönemde, Gazze başta olmak üzere birçok meselede üzerine birçok sorumluluk düştüğünü ifade eden Kurtulmuş, “Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da büyük bir etkinlikle bu meselenin adalet temelinde çözülebilmesi için gayretlerimizi sürdüreceğiz. Ama her şeyden önemlisi içeride birliğimizi ve beraberliğimizi koruyarak, dirlik ve birlik içerisinde ortak milli hassasiyetlerimizi özenle koruyarak hep birlikte daha ileriye doğru gideceğiz.” ifadesine yer verdi.
Türkiye’nin gücü arttıkça dünyadaki mazlum milletlerin Türkiye’den beklentisinin de arttığına dikkati çeken Kurtulmuş, son aylarda katıldığı bütün uluslararası programlarda bu manzarayı gördüğünü söyledi.
Kurtulmuş, “Dünyada birçok ülke, birçok mazlum millet Türkiye’nin gözünün içine bakmaktadır. Onun bizim güven ve istikrar içerisinde, birlik ve beraberlik içerisinde yolumuzu en güzel şekilde devam ettirmemiz lazım.” dedi.
KAYNAK: AA
İstanbul’da trafik yoğunluğu yüzde 80’i geçti