35,0820$% 0.09
36,4640€% 0.2
2.919,02%-0,03
4.750,00%0,00
19.028,00%0,01
9.915,76%-0,95
3529840฿%-4.91277
AK Parti İl Başkanı Hakan Han Özcan, bir gazeteye yaptığı değerlendirmeye 31 Mart Mahalli İdare Seçimleri için önemli açıklamalarda bulundu.
Ankara’nın 5 yılının kayıp bir 5 yıl olduğunun altını çizen Özcan 31 Mart’ta yalan rüzgarının biteceğini ifade ederek şöyle konuştu:
“2023’te Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce de bir algı yapılıyordu. İşte gitti gidiyor, hükümet gidici 60’a 40 arada 15 puan var, birinci turda CHP aldı bitirdi bu işi diye çok algı yaptılar, ama şu an da aynı şekilde algı yapmaya çalıştılar. Rakibimizin sert bir şekilde saldırmaları adayımıza karşı değişik unsurlarla ve hesaplarla saldırı ve iftiralarla zaten anketler dedikleri gibi olsa bu şekilde çalışmazlardı. Şu an da saha ve anketlerde önde götürüyoruz. Bana gelen son ankette de 2,5 puanlık bir fark var.
Buradan bir çağrıda bulunuyorum. Tarlası tapanı arsasını gelin biz takas yapalım. Bunları Mansur Bey’e verelim, Mansur Bey de kendindekilieri versin. Turgut Bey Londra’dan mondradan bir şey istemiyor. Çünkü ben diyor, buranın çocuğuyum, benim toprağım burası, benim gelecek kaydım da yok, başka bir kaygım da yok, burada doğrum burada öleceğim. Buradaki tarlayı tapanı gelsin, şehit aileleri vakfımıza adayımız da Mansur Bey de bağışlasınlar, bu sorun da bitsin diyorum. Kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor, ABB’de iş yapmayan ve iktidar olmayan Mansur Yavaş, iş yapamadığı için iftira atıyor, biz her yerde kurdele kesiyoruz, gönül isterdi ki hizmette yarışalım.
“Mansur Bey’in ilk iki yılındaki hizmetler açısından Ankara’mız fetret devrine girmiş, son üç yılda da çökmüştür… Mansur Yavaş dönemi Ankara tarihine ‘Kayıp 5 yıl’ olarak geçecektir… Biz Ankara’nın kayıp 5 yılını Ankara halkına geri vermek ve üzerindeki ölü toprağını atmak için belediyeyi gerçek belediyeciliğe kavuşturmak zorundayız. Bu Ankara’ya ve Ankaralılara hizmet için açık bir mecburiyettir.
5 yıl önce göreve talipken, Mansur Yavaş, suyun en temel insan hakkı olduğunu, musluklardan içilebilir su vereceklerini söylüyordu. Bugün geldiğimiz nokta nedir? Musluklardan içilebilir su akmadığı gibi Ankara suya en fazla para veren illerin başında yer almaktadır. Su temel haktır, temizliktir, nimettir ama bizde seçmeni aldatma aracı olarak kullanılmıştır. Hemşerilerimizin 5 yıl önce evlerine gelen elektrik faturalarıyla su faturalarını karşılaştırmaları, bugün suda dönen oyunları görmeye yetecektir. Halkın en temel ihtiyacı olan su, kötü yönetilen belediyenin fonlanmasında kullanılmaktadır. Belediye meclisinin onayıyla alınan kredilerin, yatırıma dönüştürmek yerine, daha düşük faizle bankaya yatırılması da zaten skandaldır.
5 yıl önce uzay kentler kuracağını söyleyen Mansur Yavaş, bırakın uzay kentler kurmayı, yürüyen merdivenleri bile tamir edememiş, başta Gençlik Parkı olmak üzere Ankara’nın sembol niteliğindeki havuzlarını tamir edip su koyamamıştır. 1 metre bile metro yapamamış ama ayaktaki yolcuların tutacak yerlerine fallar yazdırarak Mansur Yavaş belediyeciliği adıyla tarihe geçmiştir. ‘Mazotla çalışan otobüsü elektrikle çalıştırdık ve seri üretime geçeceğiz, dünyaya satacağız’ demişti… Üretilen sözde prototiple basın toplantısı düzenleyip gazetecilerle şehir turu yaptırmıştı. Şimdi o otobüs hayali otobüs oldu. Üretildiği söylenen BELKA atölyesi sessiz sedasız kapatıldı.
Mansur Yavaş belediyeciliğinden her şeyin algıdan ibaret olduğu, sanal olduğu şu örnekten çok iyi anlaşılacaktır: Mansur Bey, 5 yıl önce Hayvanat Bahçesinin tekrar açılacağını söylemişti. Açıldı ama sanal açıldı. Televizyonda belgesel izler gibi dijital hayvanat bahçesi yapıldı. Üstelik yüz milyonlarca liraya bu işi ihale ettiği kişi de kendi resmi danışmanıydı. Sanal belediyecilik bu olsa gerek. O zaman metro problemini de içilebilir su probleminin de trafik sıkışıklığı problemini de bu yolla çözmek mümkün!.. Galiba insanları ekrandan metroya bindirecek, trafiği ekrandan akıtacak, temiz suyu da musluktan değil ekrandan verecek! Boşuna algı belediyeciliği demiyoruz bu anlayışa.
Ankaralılar iyi bilir, AK Parti döneminde bütün bulvarlar ve kavşaklar çiçek bahçesi gibiydi. Parklar son derece bakımlıydı ve havuzların hepsinde su vardı. Şimdi ise havuzların büyük çoğunluğunda su yok, refüjlerde ağaçlar kuruyor. Parklar son derece bakımsız… Sözde kuru peyzaja geçme bahanesiyle çiçekler yok edildi, yerlerine estetikten mahrum taşlar döküldü. Boşuna demiyoruz Ankara gri bir şehir hüviyetine sokuldu. Başkentti “Karakent” oldu.
CHP’li belediyeler maalesef ideolojik davranmayı halka hizmetten daha önemli görüyorlar. Bu seçimlerde de gördük ki CHP, terör örgütünün siyasi uzantısı olan DEM’i Kent Uzlaşısı adı altında büyükşehir meclislerine taşıma konusunda ısrarlı… CHP, artık DEM’i belediye meclislerine kavuşturmayla sorumlu “taşıyıcı anne”dir. İstanbul ve Mersin gibi büyük illerimizden sonra Ankara’mızda da DEM’in büyükşehir belediye meclisine taşınmak istenmesi, bu rezaletin CHP’nin taşıyıcı anne kimliği üzerinden gerçekleşecek olması, Atatürkçü, milliyetçi, ulusalcı geçinen bir partiye yakışmamıştır. İstanbul Esenyurt’ta yapılan iş birliğinin Ankara’da başta Yenimahalle olmak üzere çeşitli ilçelerde denenmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkentine ihanetten başka bir şey değildir…
Mansur Bey’in önceki seçim öncesinde açıkladığı 100 projesi vardı. Bugün neden proje açıklayamıyor? Çünkü bu anlamda inandırıcılığının kalmadığını çok iyi biliyor. Onun yerine sosyal belediyecilik şeklinde abartılmış bir şehir efsanesi üzerinden yürümeyi tercih ediyor. Yeni yol diyemiyor, metro diyemiyor, Ankara’yı havaalanına metro gitmeyen tek başkent olma ayıbından kurtaracağız diyemiyor, trafiği çözeceğiz diyemiyor, bir daha en küçük yağmurda bile şehir sele teslim olmayacak diyemiyor, halk ekmek diyemiyor, kentsel dönüşümü bitirip hak sahiplerine haklarını vereceğiz diyemiyor, köylerin kanalizasyonlarını kapatacağız diyemiyor, somut hiçbir şey diyemiyor. Belediye bütçesini yüzde 3’üne denk gelen, kendisinden önce var olan ve kendisinden sonra da devam edecek yardımlardan başka hiçbir şey diyemiyor. Nasıl ki “Bir kere başkanlık yapacağım, sonra bırakacağım” sözü yalan olduysa, projeler de yalan olmuştur.
Konserlerde, eğlencelerde defalarca gördüğünüz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nı bir kere olsun başında baretle, üstünde iş yeleğiyle, ayağında çizmeyle gördünüz mü? Bir projeyi denetlerken veya bir inşaatı kontrol ederken bir tek kare resmini gören var mı? Nazarlık bile olsa baretli, çizmeli bir tek fotoğrafını bulamazsınız. İsterseniz Google’dan bir tarama yapın, hiçbir şey bulamazsınız. Olamaz çünkü sadece odasında vakit geçirdi, Ankara’nın sorunlarıyla hiç yüzleşmek istemedi, ilgilenmedi, huzurunu bozmadı. İki ölümlü sel baskınında Londra’daydı, hiç sorgulanmadı bile… Sadece bu bile Ankara’nın neden bugün sorunlarla baş başa olduğunu belgelemeye yeter…
31 Mart’ta Ankara’daki yalan rüzgârını bitirmemiz lazım. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla gerçekleşen Büyük Ankara Mitingine katılan 200 bin kişide bu heyecanı ve sabırsızlığı gördük, yalan rüzgarı yerine gerçek belediyeciliği istiyorlar. Sözde açık ihale, canlı yayın, şeffaflık adı altında yürütülen ama gerçekte hiç de öyle olmayan düzenin sona erdirilmesini istiyorlar. Şirketlerdeki alımların büyük çoğunluğu istisna ve pazarlık yöntemiyle yapılırken, şirketler iflasın eşiğine getirilirken, belediyedeki çürüme Sayıştay raporlarında belgelenmişken, hiç de hak edilmemiş bir dürüstlük maskesini indirmek, ihalelerdeki ahbap-çavuş ilişkisini bitirmek bizim için mutlaka başarılması gereken bir görevdir. Göz boyamanın yerini gerçek belediyecilik almak zorundadır. Yoksa kaybeden Ankara ve Ankaralılar olacaktır.
Başkan Altay: 31 ilçemizin tamamında 5 yıl daha hizmet etmek istiyoruz!