34,4465$% 0.3
36,3032€% 0.16
2.836,84%0,10
4.835,00%0,20
19.341,00%0,20
9.389,62%-0,33
3163934฿%4.3443
Merkezi Fransa’nın Strazburg kentinde bulunan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM) İlkbahar Oturumunda, Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, AK Parti İstanbul Milletvekili Sena Nur Çelik Kanat, Konya Milletvekili Meryem Göka ve MHP Konya Milletvekili Konur Alp, İsrail’in Gazze’de devam eden saldırılarına ilişkin konuşma yaptı.
AK Parti Milletvekili Sena Nur Çelik Kanat, İsrail’in Gazze’yi açık hava hapishanesinden toplu mezara dönüştürdüğünü kaydettiği konuşmasında şunları söyledi;
İsrail, Gazze’yi açık hava hapishanesinden toplu mezara dönüştürdü. 34.000’den fazla insanı, 14.000 çocuğu, 10.000 kadını, yüzlerce gazeteciyi, yardım görevlisini ve doktoru katletti. 75.000’den fazla insanın yaralanmasına neden oldu ve 1.7 milyon kişiyi zorla yerinden etti. Gazze’deki sivil altyapının %70’ini tahrip etti. İsrail, insani yardımların Gazze’ye ulaşmasını kasıtlı olarak engellemeye devam ediyor.
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell’in ifade ettiği gibi İsrail, Gazze’de kıtlığa sebep oluyor ve açlığı bir savaş silahı olarak kullanıyor. IPC’ye (Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması) göre, Gazze’de insanların %100’ü yeterli gıdaya erişemez durumda. Bu eşi görülmemiş bir durum. Şimdiye kadar IPC raporlarının hiçbiri dünyanın herhangi bir yerinde bu kadar ciddi seviyede bir gıda güvensizliği krizi tespit etmemişti.
Unıcef, Gazze’deki bebeklerin artık ağlayacak enerjilerinin kalmadığını söylüyor. Dehşet içinde çocukların açlık nedeniyle ölümlerine tanıklık ediyoruz. Uluslararası toplum artık İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği keyfi ve orantısız saldırıların ve Gazze halkının toplu olarak cezalandırılmasının savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar olup olmadığını tartışmıyor bile.
Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in eylemlerinin soykırım kapsamına girebileceğini tespit etti ve Filistinlileri korumak için ihtiyati tedbir kararı verdi. Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, Gazze’de kullanılan şiddet türlerini ve İsrail’in politikalarını analiz ettiği raporunda, İsrail’in soykırım yaptığına dair eşiğin aşıldığını gösteren makul gerekçeler olduğu sonucuna vardı.
Raporun en önemli bulgularından biri, İsrail’in idari ve askeri liderliği ile askerlerinin, Filistin halkına yönelik soykırımsal şiddeti meşrulaştırmak için soykırım niyeti taşıyan açıklamalar yaptıkları ve savaş hukuku ilkelerini kasıtlı şekilde ihlal ettikleridir. Bu Meclis’te bulunan herkes 7 Ekim’de sivillerin öldürülmesini ve kaçırılmasını kınadı. Ancak bu Meclis’te bulunan bazı milletvekillerinin ve Avrupa Konseyi üyesi bazı hükümetlerin hala İsrail’in uluslararası hukuk ihlallerini görmezden gelmesi ve kınamayı reddetmesi büyük bir utanç, vicdansızlık ve bu suçların işlenmesine ortaklık etmektir.
Bu siyasetçi ve hükümetler bir daha insan haklarıyla ilgili herhangi bir konuda konuşma meşruiyetlerini Gazze’de katledilen binlerce çocuğun naaşlarıyla beraber toprağa gömdüklerini bilmeliler. Bu Meclis ve dünyanın dört bir yanındaki hükümetler çifte standartı bırakmalı ve diğer tüm aktörler gibi İsrail’e de uluslararası standartları uygulayarak İsrail’i yaptıkalrından sorumlu tutmalıdır. Sayın FASSINO tarafından hazırlanan (bu Meclis’te kabul edilen) ve içeriği oldukça yetersiz olan Gazze raporu bu Meclis’in değerleri için bir utanç kaynağıdır. Gerekli önerileri içeren yeni objektif bir rapor bu Meclis’te acilen hazırlanmalıdır.
Uluslararası hukuku korumak ve bölgesel bir çatışmayı önlemek için hepimiz şu çağrılarda bulunmalıyız: kalıcı bir ateşkesin sağlanması; Tüm Uluslararası Adalet Divanı kararlarının acilen tam olarak uygulanması, insanı yardım akışının engelsiz sağlanması, İsrail’in BM’nin tüm kurumlarıyla işbirliği yapması, tüm rehinelerin, Gazze’deki rehinelerin ve İsrail hapishanelerinde yargılanmadan tutulan binlerce Filistinlinin serbest bırakılması; Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’na (UNRWA) bazı ülkelerin durdurduğu fonların yeniden sağlanması ve İsrail’e tüm silah ihracatının durdurulması.
Konya Milletvekili Meryem Göka, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde yaptığı konuşmasında bölgede çatışmanın son bulması ve ateşkesin yapılması konusunda çağrıda bulunarak şöyle konuştu;
Daha önce hiçbirimiz böylesine bir duruma tanık olmadık. Savaş suçları, gözlerimizin önünde gerçek zamanlı olarak gerçekleşiyor. Ekranlarımıza şok edici görüntüler ulaşıyor. Ancak, var olan bir şey daha var; yürekleri dağlayan bir sessizlik. Dünya, Gazze’de güvenli bir alanın olmaması ve açlığı bir savaş aracı olarak kullanılması nedeniyle utanmalı. Bugün, burası dünyanın en büyük açık hava mezarlığı. Sadece on binlerce masumun katledildiği bir mezarlık değil, aynı zamanda insanı hukukun en temel prensiplerinin de katledildiği bir mezarlık. Uluslararası organizasyonlara göre; İsrail güçleri tarafından 14.000 çocuk öldürüldü, 17.000 çocuk ailelerinden ayrı bırakıldı, 9.000’den fazla kadın öldürüldü, her gün 180 kadın tıbbi yardım almadan doğum yapıyor, bebekler sütsüz ama bütün bunlar Dünya’da gerekli empatiyi uyandırmaya yetmedi. İsrail’in Gazze’deki katliamları, tüm dünyaya “Bir daha asla” sözünü hatırlatıyor: Hatırlıyor musunuz? Filistinlilere yönelik şiddet ve insanlık dışı muamelenin normalleştirilme çabaları insanılmaz derecede endişe verici. İnsanlık onuru ilkesi herkes için geçerli olmalı.
Oysa sürekli insan hakları, özgürlükler ve demokrasiden bahsedenler, İsrail’in katliamlarını uzaktan izlemekle yetiniyor, harekete geçmeye aciz kalıyor. İnsan hakları söz konusu olunca asla çifte standart olmamalı. Avrupa Konseyi, Rusya Ukrayna Savaşında bu savaşın etkilerini hafifletmeye ve durdurmaya yönelik haklı bir tutum sergiledi. Eğer Avrupa Konseyi’nin kuruluş ilkelerine bağlıysak, İsrail’in uluslararası hukuku alenen ihlal etmesine karşın güçlü bir duruş sergilemek yine bu konseyin görevi olmalıdır. Bu nedenle, Filistin’de yaşanan insanlık trajedisi karşısında, bu Meclis’te ortak ve güçlü bir tutum göstermesi için çağrıda bulunuyorum. Ayrıca, İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü savaşın yayılma ve tırmanma riski barındırdığına dair uyarılarımızı uzun süredir tüm muhataplarımıza hatırlatmaktayız. İsrail’in İran’da Şam Büyükelçiliği’ne gerçekleştirdiği saldırı, İran’ın bu saldırıya yaptığı misilleme ve takip eden gelişmeler, olayların hızlı biçimde bölgesel bir savaşa dönüşebileceği riskini bir kez daha göstermiştir. Türkiye olarak, Filistin davasındaki diplomatik çabalara başından beri öncülük ediyoruz. Türkiye’nin garantörlük rolünü üstlenmeye hazır olduğunu ifade ettik ve bölgeye güvenlik ve istikrar getirecek tek bir çözüm olduğunu vurguladık: Bu da iki devletli çözümdür. Şimdi, her şeyden önce, derhal ateşkes yapılmalı; İsrail, kanlı saldırılarına son vermeli, Gazze’ye insani yardımın girmesine izin verilmeli ve yasadışı yerleşimlere ve işgale son verilmelidir.
Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, AKPM çatısı altında bir gözlem heyeti oluşturulması gerektiğini söyleyerek şu şekilde konuştu;
Çatısı altında bulunduğumuz Avrupa Konseyi, dünyanın gördüğü en kanlı savaşın ardından, kuruluş tüzüğünün 1. Maddesinde öngörüldüğü üzere “insan hakları ve temel özgürlüklerin gerçekleştirilmesi” amacıyla kurulmuştur. Kıtasal çekincelerin ötesinde; kuruluş amaçlarımıza uygun hareket etmek, çatışmaların çözümü ve dünya barışının korunması için inisiyatif almak, bu kurumu işlevsel hale getirmemizin tek nedenidir. Bu yüzden buradayız. Öncelikle Filistin- İsrail çatışması 7 Ekim’de başlamadı. Gazze yıllardır İsrail kuşatması altında bir açık hava hapishanesiydi. Çocuklar kamplarda doğdu ve dışarıdaki normal hayatın ne olduğu hakkında hiçbir fikirleri olmadan büyüdüler. Batı Şeria’daki kontrol noktalarından geçen Filistinliler her gün büyük bir aşağılanmaya maruz kalıyor ve onurlu bir şekilde yaşama hakları ihlal ediliyor.
İsrail’in yasadışı yerleşimcileri nedeniyle, Batı Şeria’daki Filistin halkının mülkiyet hakları hukuksuz bir şekilde ellerinden alınıyor. Son altı aydır Auschwitz’i durduramamanın utancına benzer bir utanç içindeyiz. Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, Filistinlilere karşı ‘soykırım suçu’ işlendiğine inanmak için makul gerekçeler olduğunu belirtiyor. Gazze’de 14 binden fazlası çocuk olmak üzere 30 binden fazla Filistinli öldürüldü ve bu rakam nüfusun yaklaşık yüzde 1,4’üne tekabül ediyor. Kayıp 12 binden fazla kişinin öldüğü tahmin ediliyor. 71.000 kişi yaralanmış, birçoğu ömür boyu sürecek sakatlıklara maruz kalmıştır. Yerleşim alanlarının %70’i tahrip edildi. Tüm nüfusun %80’i zorla yerinden edildi. Gazze’ye uygulanan abluka hayati öneme sahip malzemelere erişimi engelleyerek her gün 10 kişinin açlıktan ölmesine neden olmaktadır. Gazeteciler, tıp doktorları öldürüldü, hastaneler, camiler ve kiliseler orantısız bir şekilde hedef alındı. Bunların hepsi İsrail tarafından yapıldı. Bu nasıl bir demokrasi?
Sevgili meslektaşlarım, buradaki varlığımızı anlamlı kılmak için siyasi uğraşlarımızdan ve çıkar gruplarından ayrı olarak insan haklarının gerçek bir temsilcisi olmayı başarmalıyız. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2728 sayılı kararının acilen uygulanması için inisiyatif almalı ve Gazze’ye yeterli insani yardımın girmesini sağlamak için tarafsız bir AKPM çatısı altında bir gözlem heyeti oluşturmalıyız. Derhal ateşkes çağrısında bulunulmalı, her iki tarafa da tüm esirlerin serbest bırakılması için çağrıda bulunulmalı ve en nihayetinde Gazzelilerin ve tüm Filistinlilerin uluslararası hukuk çerçevesinde kendi topraklarına dönmelerini sağlamalıyız. Sonuç olarak, siyaset insanlarla ve insanlar için yapılır ve biz siyasetçiler olarak dünyanın dört bir yanında Filistin’i savunan barışçıl protestocuların sesi olmalıyız. Türkiye Filistin’in yanında ve öyle olmaya devam edecek. Ülkelerimize döndüğümüzde halkımıza anlatacak onurlu bir hikayemiz olmalı. Filistin’i özgürleştirmek zorundayız. Yaşasın Filistin.”
MHP Konya Milletvekili Konur Alp’in AKPM’de yaptığı konuşmasından satır başları şu şekilde;
“Sevgili meslektaşlarım, altı aydan fazla zaman geçti. Aralarında uluslararası yardım görevlileri ve gazetecilerin de bulunduğu yaklaşım 34.000 sivil öldürüldü. Yaklaşık 2 milyon insan zorla yerinden edildi. Sivillerin evleri ile hastane ve okul gibi yapılar kasten hedef alındaı ve tahrip edildi. Eğer Gazze’deki insani felakete içtenlikle cevap vermek istiyorsak, öncelikle şu konuda anlaşmalıyız: Filistinlileri desteklemek, onların haklarını korumak ya da bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını savunmak bizi Yahudi düşmanı yapmaz. Filistinlilerin haklarını desteklerken aynı zamanda Netanyahu hükümetinin politikalarını da eleştirebiliriz. İsrail halkı bile Netanyahu hükümetini ağır ve giderek yaygınlaşan bir şekilde eleştiriyor ve protesto ediyor. Ancak uluslararası toplum gerekli adımları atamıyor. Ancak bu kurum, yüce Meclisimiz, Avrupa’da ve ötesinde insan haklarını savunmanın öncüsü konumundadır. Dolayısıyla İsrail’in, Uluslararası Adalet Divanı’na göre soykırım suçu sayılması muhtemel olan korkunç, dehşet verici eylemlerine karşı sesimizi yükseltmek bizim için bir sorumluluktur. Ardından da anlaşılacağı üzere, insan haklarından ırk,din ve dil ayrımı olmaksızın her insanoğlu yararlanmalıdır. Şimdiye kadar hayatta kalmayı başarabilenler için çok geç olmadan, bu insani felaketi sona erdirmek için bir şeyler yapmalıyız. İsrail’e hala ağır silahlar sağlayan Avrupa hükümetlerine karşı da sesimizi yükseltmeliyiz. Gazze halkına verilen desteğin bir göstergesi olarak bu çılgın savaş bitene kadar İsrail’e silah ihracatı durdurulmalıdır.
Çatışmanın yayılma riskinin bulunduğunu kabul etmeliyiz. İsrail’in Suriye’deki İran Büyükelçiliği’ne saldırısı ve İran’ın misilleme yapması, olayların kolaylıkla ve hızla bölgesel bir savaşa dönüşebileceğini gösterdi. Bölgedeki istikrarsızlık aynı zamanda daha büyük küresel çatışmalar da tetikleme potansiyeli taşıyor. Bu nedenle sevgili meslektaşlarım, İsrail’e daha fazla silah göndermemesi için hükümetlerinize baskı yapmalısınız. Şu anda daha fazla silah sağlanmasının daha fazla sivilin ölmesi ve Gazze’deki insani durumun daha da kötüleşmesi anlamına geldiğini unutmamalıyız. Buna izin vermemeliyiz.
KAYNAK: HABER7
Kayıp olarak aranıyordu, baraj gölünde cesedi bulundu