35,1192$% 0.15
36,5316€% 0.27
2.923,05%0,11
4.773,00%0,39
19.120,00%0,38
9.765,12%-1,52
3431977฿%-6.55032
CHP’den ayrılıp Memleket Partisi’ni kuran Muharrem İnce, CHP’lilerden oy isterken son yüzyılın İslam alimlerinden ve vatan kahramanlarından Bediüzzaman Said Nursi’yi hedef aldı. Muharrem İnce; Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslara karşı savaşırken esir düşen, Kurtuluş Savaşı sırasında bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından İstanbul’dan Ankara’ya davet edilen, Ankara’ya gelmesinin ardından Meclis’te yaptığı muazzam konuşması yoğun bir alkışla takdir gören Bediüzzaman Said Nursi’ye ‘hain’ iftirasını attı.
Tarsus’ta bir gruba konuşma yapan ve CHP’lilerden oy isteyen Muharrem İnce, “CHP’lilere sesleniyorum; Said Nursi haindir, Atatürk tartışılmazımızdır, terörle işimiz olmaz. ‘Ne sağdan ne soldan Atatürk’ün yolundan’ diyen Memleket Partisi’dir.” diye konuştu.
Muharrem İnce’nin sözleri sosyal medyada büyük tepki topladı. Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri tarafından kurulmuş olan İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı, TBMM 25. ve 26. dönem Milletvekili Said Yüce de İnce’nin iftirasına tepki gösterdi. Haber7’ye açıklamalarda bulunan Said Yüce, Muharrem İnce’yi şiddetle kınadığını ifade etti.
“Memleket Partisi Başkanı Muharrem İnce’nin talihsiz açıklamalarını maalesef medyada gördük. Bu tamamen hilaf-ı hakikat, tamamen yalan ve iftiradır.” diye konuşan Said Yüce, Bediüzzaman Said Nursi ile ilgili gerçekleri bir bir sıralayarak şu ifadelerde bulundu:
Said Yüce, Bediüzzaman’ın sadece bir alim olmadığını aynı zamanda vatan savunmasında bulunan bir kahraman olduğunu dile getirerek şunları söyledi:
“Hakikatte Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri 1878 dünyaya gelmiş, 1960 yılında vefat etmiş. Bütün hayatı boyunca Kur’an’a, imana, vatanına, milletine, bayrağına hizmet etmiş. Sadece bir din alimi değil, büyük bir vatan kahramanıdır. Hem Osmanlı’nın tüm arşiv belgeleri, hem cumhuriyet dönemi arşiv belgeleri bunları ispat etmektedir. Bediüzzaman Hazretleri bu toprakların hatta Osmanlı’nın son döneminde cehaletten, fakirlikten kurtulması için bütün gücüyle gayret etmiş, Sultan İkinci Abdülhamit ve Sultan Reşat’a projeler sunmuş, özellikle Doğu vilayetlerinde Medresetü’z-Zehra adı altında eğitim kurumları kurarak hem fen bilimlerinin hem de din bilimlerinin birlikte okutulması, aksi takdirde sadece fen bilimleri okutulsa bundan hile ve şüphe sadece din bilimleri okutulup fen okutulmasa bundan da taassup doğacağını ifade etmiş, ikisini mecz edilerek okutulması üzerine aslında çok muazzam projeler ortaya koymuş. Hatta Sultan Reşat’tan tahsisat dağılmış ama Birinci Dünya Savaşı patlayınca o proje maalesef akim kalmış.”
Said Nursi’nin düşman kuvvetlerine karşı 4 bin talebesiyle karşı koyduğunu söyleyen Yüce, “Bütün talebeleriyle birlikte Rus ve Ermeni istilasına karşı yaklaşık 4000 talebesi ile birlikte ‘keçe külahlılar’ diye Osmanlı arşivlerinde de belgeleri olan milis alaylarına kumandanlık etmiş, Ruslarla çarpışmış, birçok talebesi şehit olmuş. Öz yeğeni de dahil bunların içinde.” dedi.
Kendisi de 1916 yılında bazı yine Osmanlı Zabitleri’yle birlikte Ruslara esir düşmüş. Ve 2,5 sene Kosturmada esarette kalmış. Bolşevik ihtilalinin kargaşasından istifadeyle 1918’de tekrar Saint Petersburg, Varşova, Almanya, Bulgaristan üzerinden İstanbul’u avdet etmiştir.”
Rusya’dan İstanbul’a geçmesinin ardından İstanbul’daki gazeteler müjde haberleri yaptığını belirten Said Yüce, Enver Paşa’nın da Bediüzzaman’a kahramanlık madalyası taktığını söyledi ve şu ifadelerde bulundu:
“O zamanki bütün İstanbul gazetelerinde elimizde bunlar hepsi mevcut. ‘Molla Saidi meşhur vatana avdet etti’ diye haberler çıkmış ve hemen arkasından Genelkurmay Başkanlığını da yürüten Harbiye Nazırı Enver Paşa kendisine padişah adına kahramanlık madalyası takdim etmiş. Bunlar ortada.”
İstanbul’da işgal güçlerine karşı risale yazdığını ve Mustafa Kemal Paşa tarafından bizzat Ankara’ya davet edildiğini söyleyen Said Yüce, şu ifadelerde bulundu:
“İstanbul işgal edildiğinde İngilizler tarafından meşhur eseri ‘Hutuvat-ı Sitte’ isimli eserini neşredip binlerce basıp gizlice İstanbul’da talebelerine dağıttırmış. Onun eseri, o zamanki askerlere, halka, esnafa çok büyük bir manevi kuvvet olmuş. Bundan haberdar olan Ankara Hükümeti, Mustafa Kemal ve arkadaşları gizli şifreli telgraflarla ısrarla kendisini Ankara’ya davet etmişler. Ben de iki dönem milletvekilliği yaptım. Bugün Meclis zabıtlarında, bunların kayıtları var. O ısrarlı davetler Mustafa Kemal ve diğer Birinci Meclis üyelerinin davetlerine de icabet etmiş. Meclis’te ayakta alkışlanmış, çok muazzam bir konuşma yapmış. Bu vatanın düşman istilasından, işgalinden kurtulması için dualar etmiş. Bunlar meclis zabıtlarında var.”
Milli mücadele döneminde silah sevkiyatlarında görev aldığını kaydeden Said Yüce, “O dönemde yine Anadolu’ya İstanbul’dan yapılan silah sevkiyatında görevler almış. Bunlar hem Osmanlı hem Cumhuriyet arşivlerinin kayıtlarına sabit şeyler.” dedi.
Tek parti rejiminin dinden uzaklaşmasının ardından Bediüzzaman’ın ayrı bir yol çizdiğini, bu nedenle sürgün ve hapis cezası aldığını ancak her şeye rağmen devlete başkaldırmadığını ifade eden Said Yüce, şöyle konuştu:
“Yeni kurulan cumhuriyet dinden uzak bir tarzı tercih edince yolları ayrılmış ama asla devlete karşı gelmemiş, isyan etmemiş. Kendi eserlerinde de sıklıkla ifade ettiği gibi ‘müsbet hareket’ diye, yani dinsizliğin fikr-i küfrisine karşı fikirle mücadele edip manevi cihat yolunu seçmiş. Ama buna rağmen 28 sene, 1925’ten vefatına kadar neredeyse hapis ve sürgünlerde hayatı geçmiş, 6 bin sahifelik meşhur Kur’an tefsirleri olan Risale-i Nurları telif etmiş. Fakat hiçbir siyasi içerik taşımamasına rağmen devrin idarecileri o zamanın tek parti Cumhuriyet Halk Partisi’nin dinden uzak zihniyetinin idarecileri tarafından uzun süre hapislerde ve sürgünlerde yaşamak zorunda kalmış. Ama yine bir tek kelime etmemiş. 6 bin sayfalık eserleri ortadadır.”
Vatan için ortaya koyduğu mücadelesine rağmen Said Nursi’ye ‘hain’ denilmesinin cehalet olduğunu vurgulayan Said Yüce, sözlerine şunları ekledi:
“Devlete karşı asla bir karşı duruşu, başkaldırması olmadığı gibi her daim dua etmiş, talebelerini de bu istikamette yetiştirmiş. Yazdığı eserler bugün dünyanın 60 diline tercüme edilmiş. Milyonlarca insanın imanlarının kurtulmasına vesile olmuş. Böyle bir insana haşa ‘vatan haini’ gibi bir ifade kullanmak, yani bir cünunluktur, deliliktir, saçmalıktır. Bunu bütün gücümüzle şiddetle Muharrem İnce’ye iade ediyoruz. Kendi bilgisiz ve yalancı tavrını şiddetle kınıyoruz. Türk milleti ve sadece Türk milleti değil bütün İslam alemi Bediüzzaman Said Nursi’nin Kuran’a ve iman hakikatlerine olan vukufiyetini de bilir. Yazdığı eserlerin ne kadar yüksek insani değerler taşıdığını, Kuranî değerler taşıdığını okuyan herkes bilir. Hatta son zamanlarda FETÖ ve benzeri grupların da Bediüzzaman Hazretleri’nin imana dair yazdığı bu çok tesirli eserleri istismar edip kendi maksatlarına alet ettiğini de bu millet çok yakından gördü. Ve elhamdülillah muvaffak da olamadılar. O yüzden Muharrem İnce’nin saçmalıklarla dolu olan bu iftirasını aynen kendisine iade ediyoruz. Ve Bediüzzaman’ı doğru ve hakkıyla tanıyan aziz milletimize de şükranlarımızı sunuyoruz.”
___________________
İstanbul’da işgal kuvvetlerine ve İngilizler aleyhinde yazılar yazan Bediüzzaman Said Nursi, halkı uyandırmak ve diri tutmak amacıyla Hutuvat-ı Sitte adlı bir risale yazdı. Kamuoyunu kendisine çekmeye çalışan İngilizlere yönelik “Ey kâfir-i mel’un, ey el-hannâs, köpekten tekepküp etmiş köpek!” gibi ağır ifadeler kullanan Said Nursi, işgalcilerin hedefinde oldu. İngiliz ordusu Bediüzzaman’ın peşine düşerken o ise her gece ayrı bir yerde kalarak izini kaybettiriyor ve faaliyetine aralıksız devam etti. İngiliz oyununu bozan bu eser, Bediüzzaman’ın hakkında ‘ölüm’ fermanı çıkarılmasına neden oldu.
Hutuvat-ı Sitte adlı eseri ve işgal kuvvetlerine karşı verdiği mücadele sebebiyle taltif için bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara’ya çağrıldı.
Bediüzzaman bunu Risale-i Nur Külliyatı’nda şöyle ifade eder:
“Hareket-i Milliye’de İstanbul’da İngiliz ve Yunan aleyhindeki Hutuvat-ı Sitte eserimi tab’ ve neşir ile, belki bir fırka kadar hizmet ettiğimi Ankara bildi ki; M. Kemal şifre ile iki defa beni Ankara’ya taltif için istedi. Hatta demişti: ‘Bu kahraman hoca bize lâzımdır.'”
Bediüzzaman şifreli telgraflarla Ankara’ya davet edildi. Birinci Meclis Mebuslarından Tahsin Bey tarafından yapılan daveti Said Nursi şöyle anlatıyor:
“Mustafa Kemal iki defa şifre ile, Van vilâyetinin eski valisi ve benim dostum Tahsin Beyin vasıtasıyla beni neşredilen Hutuvat-ı Sitte’ye mükâfaten taltif için Ankara’ya celb etti, gittim.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi’nin 22 Kasım 1922 tarihli nüshasında Bediüzzaman Said Nursi’nin mebuslar tarafından heyecanla karşılandığı kayıtlara yansıyor.
Zabıtlarda şu ifadeler yer alıyor:
“Ulemadan Bediüzzaman Said Efendi Hazretlerine Beyan-ı Hoşâmedi:
Reis: Efendim, Bitlis mebusu Arif Bey ile rüfekasının takriri vardır:
Riyaset-i Celileye,
Vilâyat-ı şarkiye ulema-i benâmından olup Anadolu gazilerini ve Meclis-i Âliyi ziyaret etmek üzere İstanbul’dan buraya gelerek sâmiîn locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretlerine hoşâmedi edilmesini teklif eyleriz.
Takriri veren mebuslar:
Bitlis – Arif, Bitlis – Derviş, Muş – Kasım, Muş – İlyas Sami, Siirt – Salih, Bitlis – Resul, Ergani – Hakkı
Rasih Efendi (Antalya): Kürsüye teşriflerini ve dua etmelerini kendilerinden rica ederiz.”
Teklifin alkışlarla kabul edilmesinden sonra Bediüzzaman kürsüye gelerek Anadolu gazilerini tebrik etti ve zafer için dua etti.
KAYNAK: HABER7
Ankara’da sağanak yağış nedeniyle trafik aksadı