35,0632$% 0.04
36,3602€% -0.06
2.912,73%-0,23
4.738,00%-0,21
18.977,00%-0,21
9.915,76%-0,95
3530448฿%-4.5258
TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı olduğu dönemde, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında yaşadıklarını, darbeciler tarafından bombalanan TBMM’de yaptığı konuşmayı ve örgütle mücadeleyi Anadolu Ajansına (AA) anlattı.
“15 Temmuz’un” büyük bir ihanet olduğunu vurgulayan Bozdağ, FETÖ’ye birçok ülkenin destek verdiğini dile getirdi.
Bozdağ, bugüne kadar yaşanan darbe girişimi ve muhtıraların dış destekli olduğunu, FETÖ’nün, ihaneti “uşaklık ettiği” ülkelerin ve çevrelerin emri doğrultusunda yaptığını belirtti.
“FETÖ, hain oğlu haindir. Türkiye’ye ihanet etmiştir” diyen Bozdağ, darbe girişiminin karşısında Türk milletinin yekvücut olduğunun altını çizdi.
Demokrasiye, hukuka, Anayasa’ya, Türkiye’nin birliğine ve beraberliğine sahip çıkan Türk milletinin ihanete karşı kahramanca direndiğini ifade eden Bozdağ, “O gün, halkın gücünün tankların gücünü nasıl yendiğini hep beraber gördük.” dedi.
TBMM Başkanvekili Bozdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşları meydanlara çağırdığını, halkın gücünün üstünde güç tanımadığını ilan ettiğini anlattı.
Hava kontrolünün darbecilerin elinde bulunduğu, darbe girişiminin başarılı ya da başarısız olduğunun belli olmadığı anlarda Erdoğan’ın uçakla İstanbul’a hareket ettiğini hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı’mızın adeta ölüme uçması çok büyük cesaret, dirayet ve kahramanlıktır. Liderlerinin meydan okuyan, ölüme uçan, demokrasiye, milli iradeye ölümüne sahip çıkan tutumu karşısında halk sokakları doldurdu, çıplak elleriyle tankları durdurdu, göğsüyle kurşunların önünde kalkan oldu. Kurtuluş Mücadelesi yıllarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk, memleketin dört bir yanının işgal edildiği dönemde, Samsun’a çıktı. O zaman da bu millet Atatürk’ün arkasında yekvücut olmuştu. Aradan geçen 100 yıl sonra Türk milleti, bu sefer Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında birlik, dirlik, demokrasi ve ülkesi için, mücadele için yeniden yekvücut oldu. Bu son derece önemli. Bu büyük mücadelenin lideri Cumhurbaşkanı’mız ama aktörleri aziz Türk milleti.”
Halkın çıplak elleriyle tankları durdurduğu ikinci bir örneğin olmadığına işaret eden Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:
“Bu büyük mücadeleyi eğer Türk milleti değil de İngiliz, Fransız, Amerikan milleti yapsaydı, bu mücadelenin lideri Erdoğan değil de Biden, Macron ya da başka bir Batılı lider olsaydı, böylesi büyük bir demokrasi, hukuk, hak, hürriyet mücadelesini verip başarı elde etseydi emin olun Nobel Barış Ödülü başta olmak üzere verilmedik uluslararası nişan, devlet nişanı, madalya kalmazdı. Ama büyük demokrasi mücadelesini veren Recep Tayyip Erdoğan ve onun liderliğinde Türk halkı ve Türkiye Cumhuriyeti devleti olunca ne ABD’si ne AB’si ne başka ülkeleri bunu görmediler bile. Gönülden tebrik bile edemediler.”
Dünya tarihinde Türk milletinin verdiği demokrasi mücadelesinin örneğinin bulunmadığının altını çizen Bozdağ, “Ne yaptılar, büyük demokrasi mücadelesini veren, ‘insan hak ve hürriyetleri’ diye yeri göğü inleten, kendisi ve ailesinin ölümünü göze alan Cumhurbaşkanı’mıza ‘diktatör’ demeye, ‘otoriter’ demeye ve onu birtakım iftiralarla itibarsızlaştırmaya devam ettiler. Demokrasi ve siyaset tarihi de yazacak, Tayyip Bey’in nasıl büyük bir demokrat, nasıl büyük bir hukuk devleti savunucusu olduğunu zaman geçtikçe herkes daha iyi görecektir. Örneği yok. Nerede var, Amerika’da mı var, Avrupa’da mı var? İsrail’in Gazze’deki soykırımını destekleyen ABD mi insan hak ve hürriyetlerini savunacak, AB’nin kimi ülkeleri mi bunu yapacak? Baktığınızda hiç kimse bunu yapmıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Daha önceki darbe ve muhtıralara “Dur” diyen olmadığını vurgulayan Bozdağ, 15 Temmuz’da darbecilere kimsenin geçit vermediğine dikkati çekti.
Bekir Bozdağ, 12 Mart 1971’deki muhtıranın hem senatoda hem de Meclis’te okunduğunu aktararak, “Bu dönemin parlamentosuna bakın, çok farklı. Parlamentonun üzerinde uçaklar uçtu, iki bomba parlamento hedef alınarak atıldı, bütün bunlara rağmen parlamentoyu terk etmedi milletvekilleri. Dün muhtırayı dinleyen bir parlamento, bugün demokrasisine, anayasasına, ülkesinin her şeyine sahip çıkan bir parlamento var.” ifadelerini kullandı.
Gelecekte darbeye kalkışmak isteyenlerin “darbe yapma döneminin kapandığını” bilmesi gerektiğini ifade eden Bozdağ, halkın tankları yendiği dönemin başladığını kaydetti.
Türkiye’de darbe ve muhtırayı doğuran zemini ortadan kaldırmak için tarihi ve demokratik reformlara imza atıldığını aktaran Bozdağ, büyük değişimlerin kazandırıldığını, askeri alanlarda da reformlar yapıldığını belirtti.
Meclis bombalandığı sırada yaptığı konuşmayı anlatan Bozdağ, darbe girişimi sırasında TBMM’nin çalıştığını, bunun darbecileri rahatsız ettiğini söyledi.
FETÖ mensuplarının Meclisi susturmak istediğini dile getiren Bozdağ, Cumhuriyet tarihinde ilk defa TBMM’nin hedef alındığına, Kurtuluş Savaşı yıllarında bile parlamentonun bombalanmadığına işaret ederek, “Düşmanların yapmadığını içimizdeki hainler yapmaya kalkıştı. Parlamentoya iki bomba attılar.” diye konuştu.
Dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın Genel Kurulu yönettiğini aktaran Bozdağ, kendisinin kürsüde konuşma yaptığı sırada büyük bir patlama olduğunu, buna rağmen konuşmasını kesmediğini söyledi.
Bunun üzerine Meclis’in açık kalması gerektiğini düşünerek Meclis Başkanı Kahraman’ın yanına gittiğini anlatan Bozdağ, “Parlamentoyu kapatmayalım, kapatırsak halk bunlardan korktu der, meydana gelmez, meydana gelen de meydanda kalmaz. Bize düşen burada ölmektir” dediğini ifade etti. Bekir Bozdağ, yeniden konuşmasına devam ettiği sırada ikinci bombanın atıldığını belirtti.
Milletvekillerinin Genel Kurulu terk etmediğini söyleyen Bozdağ, “Herkes adeta o gün şehit olmayı göze almıştı. Benim içimde herhangi bir korku yoktu. Ben de o gün şehit olmayı göze almış diğer arkadaşlar gibi birisiydim. Şunu net söyledik, bizim cesetlerimizi çiğnemeden kimse parlamentoya giremez.” şeklinde konuştu.
Bekir Bozdağ, “O gece, hayatım film gibi gözlerimin önünden geldi geçti. Kalbimden şunlar geçti, ‘Rabb’im bize bu aziz millete ve devlete nice hayırlı işleri yapma imkanı ve fırsatı verdi. Bugün şehitliği nasip ederse Allah’ın huzuruna da büyük şerefle gitmeyi nasip edecek.’ Ben o gece şehit olmayı peşin peşin kabul edenlerdenim, diğer şehitlerimiz gibi. Bana yaklaşmış olsalardı çatışma kesinlikle olurdu. Beni sağ salim teslim almaları mümkün olmazdı. Onu göze almıştım. Cumhurbaşkanı’mız da onu göze almıştı. Her yerde insanların ölümü nasıl göze aldığını, şehadete nasıl koştuğunu görürsünüz.” dedi.
Darbe girişiminde yargının da önemli bir sınav verdiğini söyleyen Bozdağ, daha önceki dönemlerde yargının darbecilerin “yedek kuvveti” olduğuna işaret etti.
Türk yargısının, hukuk devletine, demokrasiye, milli iradeye sahip çıktığının altını çizen Bozdağ, 15 Temmuz’da “Hukuk işleyecek, darbeye karışanlar tutuklanacak, yargı süreçleri derhal başlatılacak” talimatını verdiğini bildirdi.
Bozdağ, Hakimler ve Savcılar Kurulunun harekete geçtiğini, başsavcılıkların darbecilere karşı soruşturmalar başlattığını anlattı.
Darbe girişimi yaşandığı sırada, Bursa’da sözde sıkıyönetim görevlendirilmesinin ele geçirildiğini ifade eden Bozdağ, listenin bütün başsavcılıklara gönderildiğini ve gerekli işlemlerin başlatıldığını söyledi.
Bozdağ, “Türk yargısı, demokrasisine aziz milletimiz gibi ölümüne sahip çıktı. Her ilin başsavcısına, savcılarına ve o zaman görev yapan hakimlerimize şükranlarımı sunuyorum, demokrasiye ve hukuk devletine ölümüne sahip çıktıkları için. Daha darbe teşebbüsünün başarılı olup olmayacağı hakkında kimsenin en ufacık fikre sahip olmadığı bir dönemde yargı bunu yaptı. Darbeye karşı her şeyi göze alıp ölüm dahil, mücadele etti, hukuku işletti ve adaletin kılıcı FETÖ’cü hainleri biçmiş oldu. Yargıyı ayrı bir yere koymak ve takdir etmek son derece önemli.” ifadesini kullandı.
Terör örgütleriyle mücadelenin uzun soluklu olduğunu vurgulayan Bozdağ, “Bunlar bitti” demenin yanılgıya düşmek anlamına geleceğini belirtti.
FETÖ’nün, PKK’nın, DEAŞ’ın, DHKP-C’nin, Türkiye düşmanlarının Türkiye’ye karşı kullandığı kılıç, uşak ve piyon olduğunu ifade eden Bozdağ, “Türkiye’nin terör örgütlerine karşı 365 gün, 7/24 ama her yıl sürekli, daima müteyakkız olmasında fayda vardır. Bu mücadele, son FETÖ’cü hain, son PKK’lı hain, son DHKP-C’li hain etkisiz hale getirilene kadar devam etmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Kamu görevlilerinin devletine sadakatle bağlı olmak zorunda olduğunun altını çizen Bozdağ, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de “devletin sadakatinden şüphe ettiği kişilerle çalışmama hakkı olduğunu” kabul ettiğini belirtti.
Bozdağ, şöyle konuştu:
“Türkiye, yaşadığı ihanet karşısında devletin içine sızmış FETÖ ile irtibat, iltisak ya da üyelik ilişkisi içinde olanlardan tespit edebildikleriyle ilgili elbette, ülkesini korumak için sadakatinden şüphe ettikleriyle ilgili adımları attı. Yargıda da orduda da poliste de oldu. Maalesef, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi burada Türkiye’nin aleyhine kararlar verdi. Burada bir çifte standardı görüyoruz. Almanya sadakatinden şüphe ettiğinin iş akdini feshederken ‘hak ihlali yok’ diyerek Almanya’yı haklı gören karar verirken, Türkiye’nin, çok sayıda vatandaşın şehit ve gazi olduğu, kamunun zarar gördüğü, milletin yaşadığı ihanet karşısında aldığı tedbirleri haksız görmesi, hak ihlali sayması kabul edilemez gerçekliktir.”
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ABD’den iade süreciyle ilgili de açıklamalarda bulunan Bozdağ, FETÖ’nün en büyük destekçisinin ABD olduğunu ifade etti.
ABD ile Türkiye arasındaki adli anlaşmalar çerçevesinde Gülen başta olmak üzere çok sayıda FETÖ üyesinin iadesinin istendiğini dile getiren Bozdağ, gönderilen dosyaların anlaşmalara uygun olduğunu vurguladı.
Bekir Bozdağ, “Delil durumu bakımından dosyalar, bu tür iadesi istenen konularda en güçlü delile sahip dosya.” dedi.
ABD’den gelen heyetin gerekli görüşmeleri yaptığını ve iade dosyalarıyla ilgili bilgiler verildiğini anlatan Bozdağ, iade dosyalarındaki delillerin, teröristlerin iadesini zorunlu kılacak nitelikte olduğunun altını çizdi.
Adalet Bakanı olduğu dönemde ABD’li mevkidaşlarıyla yaptığı görüşmeleri aktararak, iade dosyalarının yargıya gönderilmesini istediğini, ancak bu konuda adım atılmadığını belirten Bozdağ, şunları kaydetti:
“Eğer yargıya göndermiş olsalardı dosyanın içindeki delilleri inceleyecek yargı, Türkiye’ye iade kararını verirdi. ABD yönetimi bu kararı engelleyememe endişesi nedeniyle dosyayı yargıya göndermedi. Bizim değerlendirmemiz o. FETÖ’nün bu darbeyi gerçekleştirmek için bütün imkanları kullandığını, Türkiye, ABD, dünya biliyor. Deliller de bunu ispat ediyor. ABD, Türkiye ile ilişkilerini de hiçe sayarak FETÖ kurucusunu, yöneticisini ve oradaki teröristleri himaye etmeyi tercih etti.”
KAYNAK: AA
AK Parti’den yeni proje: 7 Bölge 7 Bin Cemre