Beni Kandıramazsın oyuncuları

Netflix'te yayınlanan Beni kandıramazsın, Harlan Coben tarafından kaleme alınan ve gizemli hikayeleri içeren kitaptan uyarlanmıştır. Beni Kandıramazsın oyuncuları

Beni kandıramazsın kitap konusu ne?

Orbit - Uyandın! Geçmişin kapına dayandı… Işıldamayı bıraktığın karanlık salonları geride bırakarak, şimdi iki çocuğu, harika bir kocası ve rahat bir yaşamı olan fakat hala eskiye özlem duyan bir kadınsın. Yetenekli bir belgesel fotoğrafçısı iken, kırklı yaşlarının sonunda sahte bir paparazzi olarak iş yapmak zorunda kalan bir adamsın. Yıllardır çözme konusunda ısrarlı olduğun tozlu bir dosyanın peşinde olan bir dedektifsindir. Seri cinayetlerin açtığı yaralarla mücadele eden Megan, Ray ve Broome'un önünde zorlu günler vardır. Katil, kendince doğru nedenlere sahip olduğunu düşündüğü için hayatlarını mahvettiği kızlara ikinci bir şans vermekte ve hak ettiklerine inandığı adamları öldürmektedir. Acaba bu üç kişiyi alt edip kanlı macerasına devam edebilecek midir?

İşte Beni kandıramazsın full kitap

  İlk kurşun göğsüm e saplandığında, kızımı düşündüm . En azından böyle olduğu na inanm ak istiyorum . Şuurumu çok hızlı kaybettim . Olayla ilgili detaylı bilgi istiyorsanız , vurulduğumu hatırlamıyorum bile . Çok kan kaybettiğimi biliyorum . İkinci kurşun başım ı sıyırıp geçm iş, am a o sırada m uhtemelen kendim de değildim . Kalbim in durduğunu biliyorum . Ölüm e bu kadar yaklaşm ış halde yatarken bile Tara’yı düşünmüş olduğumu hatırlayınca, içim i hâlâ hoş bir duygu kaplıyor. NOT: Parlak bir ışık veya tünel görm edim . G ördüysem de hatırlam ıyorum . Kızım Tara hen üz altı aylık. Karyolasında uyuyordu. Silah sesinden korkm uş m udur acaba? K e sin korkmuştur ve ağlam aya başlamıştır. Kulağımın çok aşina olduğu bu fe ryatlar zihnim de bir iz bıraktı mı, tabii eğe r duyduysam ? Am a yine söylüyorum , böyle bir şey hatırlamıyorum ke sinlikle . Hatırladığım bir şey var am a, Tara’nın doğum anı.
Kızım ı ilk gören bendim . Hepim iz , üzerinde yürüdüğüm üz hayat yolunun kim i zam an nasıl çatallaştığını biliriz . Yeni açılan bir kapının eski kapıları kapatm ası, hayatın cilveleri, değişen m evsim ler. Am a çocuğunuzun doğduğu an… G e rçeküstü olm aktan da öte bir durum . Uzay yolu filmle rindeki dev kapılan andıran bir geçitten ge çe rsiniz ve tüm ge rçekler değişiverir birden. He r şey eskisinden farklıdır artık. Basit bir element ürkütücü biçim de bir katalizöre çarpar ve çok 9 H ARLAN COBEN ru iniyordu. H orasandan belli belirsiz bir vızıldam a sesi geliyordu. Odanın sağ köşesinde , tavana yakın asılmış küçük bir televizyon vardı. Yatağın birkaç adım ötesinde büyük bir pencere vardı. G özle rim i kısarak baktım am a bir şey görem edim . Sanırım hâlâ müşahede altındaydım . Bu da yoğun bakım ünitesinde olduğum anlam ına geliyordu. Yani ortada ciddi bir problem olduğu kesindi. Kafatasım m üstü kaşınıyordu ve saçım da bir gerginlik hissediyordum . Bandaj sarılm ıştı sanırım . Vücudum u kontrol etm ek istiyordum am a beynim , vücudumla böyle bir anlaşm a yapm aya yanaşmıyordu. Tam olarak ne reden geldiğini kestirem ediğim sabit bir acı hissediyordum vücudum da. Eklem le rim ağırlaşmış, göğsüm kurşun gibi olmuştu. “D oktor Seidm an?” G özlerim i kırpıştırarak kapıya doğru baktım . Am eliyat elbiseleri ve başlığıyla zayıf bir kadın odadan içeri girdi. Üst tarafı buruşm uş ve dağınık duran m askesi boynundan aşağıya sarkıyordu. Otuz dört yaşındayım . Odaya giren kadın da benim le aynı yaştaydı sanırım . Bana doğru yaklaşarak, “Ben D oktor H elle r” dedi, “Ruth H elle r”. İlk ismini ekleme si şüphe siz büyük bir nezaket göste rgesiydi. Ruth H elle r baştan aşağı tüm vücudum u inceler gibi bir süre baktı. Yoğunlaşm aya çalıştım . Beynim hâlâ uyuşuktu am a yavaş yavaş canlandığını hissedebiliyordum . “St. Elizabeth H astanesi’ndesin” dedi donuk bir sesle . O sırada doktorun arkasındaki kapı açıldı ve içeriye bir adam girdi. Bulanık bir bakışla giren kişiyi ne t olarak göre-m e sem de , tanıdık birisine benzemiyordu. Adam kollarını göğsünde birle ştirerek, gelişigüzel bir şekilde duvara yaslandı. D oktor olm adığını düşündüm . Uzun zam an doktorlarla birlikte çalıştığınızda bunu söylem ek pek de zor olm uyor. D oktor H elle r adam a rastgele bir bakış fırlattıktan sonra tekrar tüm dikkatini bana yöneltti. “Nele r oldu?” diye sordum . 12 başka şansın yok “Vuruldun” dedi. “İki ke z.” Bir dakika konuşm adan öylece kaldık. Duvara yaslanan adam a doğru baktım . Hiç kıpırdam adan duruyordu. Bir şeyle r söylem ek için ağzımı açtım , fakat Ruth H elle r kon uşm asına devam etti. “Kurşunun biri başının üstünü sıyırıp ge çmiş ve kafatasını zedelem iş. M uhtemelen senin de bildiğin gibi kan oranı çok yüksek bir bölge.” Evet, biliyordum . Ciddi kafatası yaralanm alarında akan kan miktarı, kafası kesilen bir insandan akan kan miktarıyla neredeyse aynıdır. Şim di oldu diye düşündüm . Başım ın üstü ndeki kaşıntının sebebi dem ek buym uş. Ruth H elle r’in bu duraklam asını fırsat bilip hemen söze karıştım . “Ya ikinci kurşun?” H elle r derin bir nefes aldı. “Bu biraz daha karışık bir m esele.” Bekledim . “Kurşun göğsü ne girmiş ve dış kalp zarı kesesini yırtm ış. Ve kalbinle kese arasında çok fazla kanam a olm uş. İlk yardım ekipleri hayat belirtisi bulm akta oldukça zorlandılar. G öğsünü yararak açm ak zoru nda kaldık” “D oktor?” Se s duvara yaslanan adam dan gelmişti. Bir an adamın bana seslendiğini zan nettim . Ruth H eller, kon uşm ası kesildiği için duyduğu rahatsızlığı saklam ayan bir yüz ifadesiyle sustu. Adam yaslandığı duvardan doğrularak, “Detayları sonra konuşabilir m isiniz? Zam an aleyhim ize işliyor.” dedi. D oktor, kaşları çatık bir şekilde adam a baktı. “Burada kalıp gözlem yapm ak istiyorum , tabii sizin için bir sakıncası yoksa .” D oktor H elle r geriye çekile rek adam a izin verdi. Adamın kafası, omuzlanyla kıyaslandığında fazlaca büyüktü ve boynu bu ağırlığı taşıyam ayarak kopacak gibi duruyordu. Kafasının ön tarafında gözlerine doğru düşen Se zar çizgisini saym az sak aske r tıraşı olm uş gibiydi. Çirkin bir lekeyi andıran top sakalı çenesinde böcek yuvası varmış gibi bir m anzara 13 H ARLAN COBEN çıkarıyordu ortaya. H e r haliyle , ciddi bir yarışm aya katılan bir müzik grubunun üyesi gibi duruyordu. Yüzünde hiç de sam im i olm ayan bir gülümsemeyle konuştu. “Ben Kasselton Polis M e rkezi’nden Dedektif Bob Regan” dedi. “Şu anda kafanın çok karışık olduğunu biliyorum .” “Ailem ” diye söze başladım . “Bu konuya sonra gele ceğiz” diye rek sözümü kesti. “Am a şim di, sana birkaç soru sorm am ge rekiyor, anlaştık m ı? Olayın detaylarına girmeden önce yani. ” Bir karşılık bekle r gibi sustu. Zihnim deki bulanıklığı giderm ek için elim den geleni yapıyordum . “Anlaştık” dedim . “Hatırladığın son şey ne ?” Hafızamı yokladım . O sabah uyandığımı ve giyindiğim i hatırlıyordum . Tara’ya baktığımı hatırlıyordum . Bir iş arkadaşının M onica’ya hediye ettiği ve ısrarla bebeklerin beyninin uyarılm asına yardımcı olduğunu savunduğu, siyah beyaz döne rdurur süsün düğm esine bastığım ı hatırlıyordum . Sanırım düne rdurur süs hiç hareke t etm em iş, yalnız ca m adeni bir ses çıkarm ıştı. Pili bitm iş olm alı diye düşünmüştüm ve yeni bir pil takılm ası ge rektiğini zihnim e not edip aşağıya inmiştim . “G ranola yediğimi hatırlıyorum ” dedim . Reagan sanki bu cevabı tahm in ediyormuş gibi başını salladı. “M utfaktaydın yani?” “Evet, lavabonun yanındaydım .” “Sonra?” Daha çok şey hatırlam aya çalıştım am a aklım a hiçbir şey gelm iyordu. Kafamı iki yana sallayarak, “Kendime geldiğim de geceydi ve sanırım buradaydım ” dedim . “Başka bir şey?” Zihnimi bir kez daha zorladım am a bir işe yaram adı. “Başka bir şey hatırlamıyorum .” Regan bir bloknot çıkardı. “D oktorun biraz önce de söylediği gibi iki kez vuruldun. Bir silah gördüğünü, silah sesi duyduğunu veya bu na benze r bir şey hatırlamıyorsun, değil mi?” 14 başka şansın yok “Hayır.” “Sanırım bunu anlayabiliyorum . Kötü durum daydın Marc. İlk yardım ekipleri öldüğünü sanmışlar.” Boğazım yine kurumuştu. “Tara ve M onica neredele r?” “Beni dinle , Marc.” Regan bana değil, cebinden çıkardığı bloknota bakıyordu. G öğsüm ün üzerine o turan m üthiş bir korkunun baskısını hissediyordum . “Bir cam kırılm a sesi duyduğunu hatırlıyor musun?” Sarhoş gibiydim . Vücudum a ne ve rdiklerini anlam ak için serum torbasının üzerindeki etiketi okum aya çalıştım . Am a nafile . H erhalde ağrı kesici veriyorlardı. Serum torbasındaki m uhtem elen m orfindi. Yan etkileriyle başa çıkmaya çalışıyordum . “Hayır” dedim . “Emin misin? Evin arka tarafında cam parçaları bulduk. Suçlu eve bu şekilde girmiş olabilir.” “Cam kırılm a sesi duyduğumu hatırlamıyorum . Söyle r m isin, kim ?” Regan sözümü kesti. “H ayır, şim di söyleyem em . Zaten kim olduğunu ortaya çıkarm ak için sana bu sorulan soruyorum .” Elinde tuttuğu defte rin üzerinden bakarak konuşuyordu. “Hiç düşm anınız var m ı?” Bunu bana ge rçekten sormuş muydu? Yerim de doğrularak oturm ak ve dedektife farklı bir açıdan bakm ak istiyordum , am a bu müm kün değildi. Yataktaki hasta rolünden hiç hoşlanm am ıştım . En kötü hastalar, doktorlardan çıkar derler. Sebebi de bu ani rol değişim i olsa gerek. “Kanm a ve kızım a neler olduğunu öğrenmek istiyorum . ” “Bunu anlıyorum ” dedi Regan. Se s tonunda, tüm vücudumu baştan aşağıya buz gibi soğutan bir şey se zdim . “Şu . an ilgini başka tarafa yönlendirm em elisin. Daha sonra. Yardım cı olm ak istiyorsun, değil mi?” Tekrar defterine baktı. “Evet, düşm anlannda kalm ıştık.” Bu noktadan sonra onunla tartışm anın faydasız , hatta zararlı olacağmı düşü ndüm . Zorla da olsa boyun eğm ek zorundaydım . “Beni vurabilecek birisi mi yani?” 15 H ARLAN CO B EN “Evet.” “Öyle birisi yok.” “Ya eşin?” G özlerini üzerim e dikm işti. Birden M oni-ca’nm en sevdiğim görüntüsü, Raym ondkill şelalesini ilk gördüğüm üzde , sular etrafımızdan kayalara çarparak dökülürken bana sanlısı, zihnim e yapıştı. “Onun düşm anı var m ıydı?” Dedektife baktım . “M onica’nm m ı?” Kon uşm anın tam bu noktasında Ruth H elle r öne doğru bir adım attı. “Sanırım şim dilik bu kadar yeter.” “M onica’ya ne oldu?” diye sordum tekrar. D oktor H elle r da Dedektif Regan’m yanm a geldi. İkiSi de yan yana durm uş bana bakıyorlardı. H elle r tam itiraz etm eye başlıyordu ki hem en sözünü kestim . “Bırakın bu hastayı korum a saçm alıklarını.” Bağırm aya çalışıyordum , duyduğum korku ve öfke elele ve rmiş beynim i uyuşturan etkilerle savaşıyordu. “Söyleyin, kanm a ne oldu?” “O öldü” dedi Dedektif Regan. Sadece bu kadar. Öldü. Kanm M onica. Onu duym amış gibiydim . Dedektifin sözle ri bana ulaşm amıştı. “Polis eve geldiğinde ikiniz de vurulmuştunuz . Seni kurtarm ayı başardılar. Am a eşin için çok ge çti. Üzgünüm .” Zihnim de geçm işe yönelik bir şim şek daha çaktı. M onica, M artha’s Vineyard kum salında, yüzü nde bıçak gibi ke skin bir gülüm semeyle bana bakıyor. Bu görüntüyü hem en zihnimden söküp attım . “Ya Tara?” Regan hızlı bir şekilde boğazını temizleye rek konuştu, “Kızın.” Tekrar elindeki defte re baktı am a bir şey yazm ayı düşündüğünü sanmıyordum . “O sabah evdeydi, değil m i? Yani, olay gününün sabahında?” “Tabii ki evdeydi. Kızım ne rede ?” Regan hafifçe çarparak defterini kapadı. “Vardığım ızda olay yerinde değildi.” Ciğe rle rim taş gibi olm uştu, “Anlamıyorum ” dedim hı-nltılı bir se sle . 16 başka şansın yok “Aslında biz bebeğin bir akrabanız veya arkadaşınızda olabileceğini ümit ediyorduk. Hatta belki de bir bebek bakıcısı, am a …” Sesi iyice alçalmıştı. “Şim di bana Tara’nın ne rede olduğunu bilm ediğinizi m i söylüyorsunuz ?” Bu ke z cevap hiç tereddütsüz geldi. “Evet, bilmiyoruz. ” Dev bir el göğsümün üzerinden büyük bir güçle bastırıyordu. Sıkıcı gözlerim i kapadım , başım arkaya düştü, “Ne zam andır?” diye sordum . “Ne zam andır kayıp diye mi soruyorsunuz ?” “Evet.” D oktor H elle r hızlı bir şekilde konuşm aya başladı. “Anlam alısınız . Ciddi biçim de yaralandınız . Açıkçası yaşayıp yaşam ayacağınız konusunda çok da ümitli değildik. Sizi re s-piratöre bağladık. Ciğe rle rinizden birisi iflas etti. Ayrıca kanınıza enfeksiyon karıştı. Siz doktorsunuz , bu yüzden ciddiyetin boyutunu size anlatm am a gerek yok diye düşünüyorum . İlaçlann dozunu düşürm eye gayre t ettik, uyanm anıza yardım etm ek için.” “Ne kadar zam andır buradayım ?” D oktor ve Regan yine birbirlerine baktılar ve sonra H elle r havayı boydan boya yararak bana kadar ulaşan cüm leyi söyledi. “O n iki gündür kendinizde değilsiniz.” 17 İkinci Bölüm “Elimizden çelen he r şeyi yapıyoruz” dedi Regan tiyatro* oyuncularının provalarını andıran bir se s tonuyla.