34,4465$% 0.28
36,3239€% 0.2
2.838,39%0,15
4.838,00%0,29
19.354,00%0,27
9.389,62%-0,33
3117590฿%1.90391
Bir televizyon programındaki ifadeleri gerekçesiyle “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlere alenen aşağılama” suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılan Prof. Dr. Celal Şengör, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade verdi. Celal Şengör’ün bilimsel tarihi kaynaklara dayanan ifade savunma tam metni Orbit-Haber’de.
Savunma metninde, “Bu değerlendirme bilimsel bir değerlendirme olup tarihi bir gerçeklik taşımaktadır” denilen savunmada “Maalesef bir Cumhuriyet Savcısı 21. yüzyılda bilimi reddederek dinsel masalları değerlerin temeli yapan bir görüş için beni şüpheli ilan etmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Suçlamaya konu kanunda “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” yazıldığı hatırlatılırken, Şengör’ün sözlerinde hem aşağılama olmadığı hem de kamu barışını bozmadığı anlatıldı.
Şengör’ün savunmasında, bilim tarihi, arkeoloji, tarih, felsefe, dinler tarihi konularında 20’nin üzerinde esere atıf yapıldı. Çeşitli dillerde yayımlanmış bu eserler kaynak gösterilerek, dinsel anlatıyla bilimsel gerçekler arasındaki tarihi farklılıklar irdelendi.
Şengör’ün savunması şöyle:
“Musa’yla ilgili ilk yazılı kaynak Babil Sürgünü sırasında üretildiği düşünülen metinlerdir. Bu metinler Musa’nın yaşadığına inanılan dönemden yaklaşık olarak 1000 yıl sonrasına denk geliyor ve Musa veya Kutsal kitap ile ilgili bazı anlatıların Babil-Sümer anlatıları ile benzerliklerine de ışık tutabilir. (…) Musa’nın doğumu ve büyütülmesi ile ilgili anlatılan öykülerin bir kısmı Akad kralı Sargon, Hint en:Karna ve Yunan Oedipus öyküleri ile örtüşür, yani belli ki masalsı bir karaktere yakıştırmadır. (…) 21. yüzyılın başlarında arkeologlar, İbrahim, İshak veya Yakup’u güvenilir tarihi şahsiyetler yapacak herhangi bir bağlam kurma umudundan vazgeçtiler.”
Prof. Celal Şengör’ün savunmasında bütün bunlara ek olarak Nuh Tufanı’nın da masallara dayandığı anlatıldı: “Şengör’ün 2003’te dünyanın en prestijlilerinden olan Amerika Jeoloji Derneği tarafından yayımlanan bir kitabında Nuh Tufanı menkıbesini detaylı olarak inceleyerek onun da 1875’ten beri pek çok Eski Ahit uzmanı, Asurolog, tarihçi ve arkeoloğun da defaatle yayımladığı gibi—tamamen Sümer, Asur ve Babil mitolojilerine, yani masallarına dayandığını, sözde dünyayı kaplayan bir tufan için jeolojik en küçük bir iz bile bulunamadığını belgelemiştir. Şengör’ün eserinin orijinalliği ilk defa Sümer, Akkad, Babil, Yunan ve Eski Ahit anlatılarını sütunlar halinde dizerek bir ‘deneştirme şeması’ oluşturması olmuştur. Şengör’ün şeması hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir şekilde Nuh Tufanı menkıbesinin eski Mezopotamya masallarından türediğini ispat etmekte, kendinden önce pek çok bilim insanı tarafından zaten ortaya atılmış bu görüşü desteklemektedir. Bu şema dilekçemiz ekinde sunulmaktadır.”
Ortaçağ’da, kilisenin bilim insanlarıyla çatışmasının anlatıldığı savunmada, bilim ile dinin ilişkisi şöyle tarif edildi:
“Din ve bilimin konularının birbirleriyle örtüşmediğini iddia etmek tarih cehaletinin bir sonucudur. Zaten öyle bir şey olsa binlerce yıllık sürtüşme olmazdı. Yaradılış efsanesinden tutun da Nuh Tufanı’na, dillerin ayrışmasından insanların mucizelerle hastalıklarından kurtarılmalarına, dünyanın şeklinden Ay ve Güneş’in yörüngelerine ve Güneş sisteminin geometrisine kadar pek çok konuda hem din hem de bilim ortaya görüşler atmışlardır. Bunların hepsi birbiriyle örtüşür ve çelişir. Bu çelişkilerin istisnasız hepsi bilim lehine çözülmüş, din her seferinde geri adım atmak zorunda kalmıştır.”
Türkiye’de Ortaçağ’a geri dönüşün yaşandığını söyleyen Şengör, savcılığa geri adım çağrısında bulundu:
“Türkiye’de de Diyanet ve RTÜK, Ortaçağ’ın görüşlerine geri dönerek benim dile getirdiğim bir tarihi gerçek için ilgili kanala ceza verilmesini temin etmişlerdir. Maalesef bir Cumhuriyet Savcısı da 21. yüzyılda bilimi reddederek dinsel masalları değerlerin temeli yapan bir görüş için beni şüpheli ilan etmiştir. Bu yapılan hiçbir bilimsel ortamda savunulamaz, her iki kurumu da gülünç duruma düşürür. RTÜK ve Savcılık bilimsel olarak hiçbir tarihi belgesi olmayan bir mitolojiye dayanarak bilime karşı çıkmaya yeltenmiştir. En çok iki tür gerçek fikrine sığınmaya kalkabilir ki, bu da günümüzde biraz tahsilli ve aklı başında insanları ancak güldürür. RTÜK ve savcılık bilimsel bir ifadeye ceza vermeye kalkışarak, bilime karşı çıkmaktadır. Galile’yi ve Darwin’i mahkûm eden kiliseleri göz önünde bulundurarak günün birinde kendilerinin de aynı duruma düşeceğini düşünüp aldığı karardan vakitlice vazgeçmelidir.”
23 Mayıs’ta “Teke Tek Bilim” programına konuk olarak Celal Şengör, Akademisyen Ahmet Arslan ve Harran’daki kazı başkanı Mehmet Önal katıldı.
Mehmet Önal, Hz. İbrahim’in Harran’da yaşadığını belirterek, “Burası Hz. İbrahim’in yaşadığı yer. 75 yaşına kadar burada yaşıyor. Kutsal kitaplar Harran’ı işaret ediyor” ifadelerini kullandı. Araya giren Şengör ise, “Ben bunun saptamasını yapayım, o masal. Hocam masal o. Bunların hepsi masal. İbrahim diye bir adamın yaşadığı malum değil” dedi.
Programı sunan Fatih Altaylı’nın “İstersen Celal sen bu konuya hiç girme” uyarısı üzerine “Hayır ama bu önemli” diye yanıt veren Şengör, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün bu söylenen kişiler tarihte yok. Bunların hepsi o 3 tane kutsal kitap denilen, Suriye din geleneği, Mezopotamya din geleneğinden türemiş bir yan branştır. Musa peygambere bakıyorsun, adamı da tarih bilmiyor, yok öyle birisi. Musevilerin kitabındaki Mısır’dan çıkış olayı da yok. Hocamın söyledikleri tamamen menkıbevi. Belge yok.”
Hz. İbrahim ve Hz. Musa yok bunlar masal diyen Celal Şengör savcıya ifade verdi!