35,3510$% 0.54
36,7448€% 0.12
2.955,00%-0,04
4.778,00%-1,03
19.145,00%-1,03
9.889,71%-1,35
3252400฿%-1.16332
Devlet Bahçeli: Kılıçdaroğlu’nun mezhebi utanılacak bir konu değildir! Devlet Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun alevi olması üzerinden kullanılan söylemlere de tepki gösterdi. Ayrılıkta hayır yoktur dedi. İşte Devlet Bahçeli’nin o konuşması.
Şu hususu da özellikle ifade etmek lazımdır ki;
Kılıçdaroğlu’nun mezhebi, etnik kökeni, doğduğu yer bizim siyasi eleştirimizin tamamıyla dışındadır. Ve mutlaka saygı gösterilmelidir.
Türk milletinin hiçbir ferdi Türk-Kürt, Alevi-Sünni, inanan-inanmayan, laik-antilaik diyerek ayrılamaz, tasnif edilemez, ayrımcılığa maruz bırakılamaz.
Kökeni, mezhebi, anasının dili ne olursa olsun bu millet benim, bu vatan benim, bu bayrak benim diyen herkes bizim kardeşimizdir.
CHP Genel Başkanı’nın Alevi İslam inancına sahip olması onun için bir kayıp, bir handikap, utanacağı veya mahcubiyet duyacağı bir özelliği değildir.
Bilakis Alevi İslam inancına sahip olan kardeşlerimiz bizim can beraberimizdir, kardeşlikle geçen Türk-İslam asırlarının gönül ve sevda erleridir.
Mezhep üzerinden fitne çıkarmaya heves ve tevessül edenler fitnenin çıbanbaşlarıdır.
Aynı ittifak içinde Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğinden kaygı duyanlar, bunu da kamuoyuyla bir kurgu çerçevesinde paylaşanlar sorumsuz olmakla birlikte milli birlik ve dayanışma ruhunu zedelemek isteyen görevli provokatörlerdir.
Bizim merakımız, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini kamuoyuna taşıyanların bir rol paylaşımı içinde olup olmadığı, talimatla hareket edip etmediği, bu kumpasın arka dekorunda siyasi bir hesabın bulunup bulunmadığıdır.
Zillet ittifakının mezhep kışkırtmasına teşebbüs etmesinin aklını veren kimdir?
Bu Yezid siparişini hazırlayan kimlerdir?
Takdir edeceğiniz üzere peş peşe gelen özür mesajlarının hiçbir geçerliliği, hiçbir inandırıcılığı yoktur ve olamayacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun laçka ve lekeli siyasetiyle gece gündüz gibi ayrı olsak da, doğuştan sahip olduğu etnik ve mezhebi hasletlerine saygı duymak insani, milli ve manevi bir sorumluluğumuzdur.
Türk milleti, köken ve mezhep farkı gözetmeksizin, kendisine biçilen kefeni yırtıp atma ferasetini gösterecek ve kurulan tehlikeli tuzaklara asla düşmeyecektir.
Vakit, hiçbir ayrım yapmadan, “bayrak”, “vatan” ve “millet” ortak paydasında buluşma vaktidir.
Vakit, göğsünü gere gere millete mensubiyet onurundan iftihar eden her bir insanımızla kucaklaşma vaktidir.
Bizim düşünce ve inanışımıza göre, Türkiye’de yaşayan 85 milyon vatandaşımız Cenab-ı Allah’ın kutsal bir emanetidir.
Hangi kökenden gelirse gelsin, Türk milletini oluşturan her fert şanlı tarihimizin kutsal bir hatırasıdır.
O tarih şahittir ki, zulme uğrayan, dost arayan kardeşlerimizin en emin sığınağı, yüzyıllar boyunca milletimizin konuksever ve şefkat dolu kalbi olmuştur.
Her yöremizi, bin yılın barışından ve kardeşliğinden doğmuş her insanımızı bağrımıza basıyoruz, hasretle kucaklıyoruz.
Bütün samimiyetimizle ve muhabbetle ortak paydamızda buluşan herkese elimizi uzatıyoruz.
Ancak bölünme gayreti içerisinde olanları da affetmemizin mümkün olmadığını buradan ilan ediyoruz.
Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi ve Türk milliyetçileri, Türkiye’nin milli birliğini ve kardeşlik hukukunu korumaya her zaman olduğu gibi sonuna kadar azimlidir, ısrarlıdır.
Bilinmelidir ki, bu vatan sokakta bulunmamıştır.
Bu devlet icazetle kurulmamıştır.
Bağımsızlığımız sömürgeciler tarafından ikram edilmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milli kimliği şehit kanlarıyla kazanılmıştır.
Biz, doğulusunu da, batılısını da, güneylisini de kuzeylisini de, Alevi’sini de Sünni’sini de, sadakat ve sevgiyle yoğrulmuş müşfik yüreğine sığdıran büyük bir davanın, kutlu bir hareketin mensuplarıyız.
Bu topraklara vatanım diyen,
Bu insanlara milletim diyen,
Bu bayrak benim,
Bu ülke benim diyen herkese kapımız da, gönlümüz de açıktır.
Kuşkusuz, günlük hayatın zorluklarının farkındayız.
Geçim sıkıntılarını da biliyoruz.
Ancak unutulmasın ki,
Yoksulluk bir gün giderilir.
Yağmacıdan bir gün hesap sorulur.
Ancak, vatan elden giderse ve millet bölünürse, bunun dönüşü yoktur, son pişmanlık ise fayda etmeyecektir.
Ayrıntıdaki farklılıklarımız bizi gerginlik ve kutuplaşma noktalarına taşımamalıdır.
Hiç kimse merak etmesin, enflasyon çıktığı gibi inecektir, ama asıl fitne fücur enflasyonunun, tezvirat ve tefrika stokundaki artışın önüne geçmek, buna engel olmak da boynumuzun borcudur.
Demokrasi, doğal farklılıklarımızı hukuk zemininde koruyan yegâne rejimdir.
Fakat demokrasi vatanın bölünmesinin ve milletin ayrışmasının gerekçesi olamayacak, zillet ittifakının elinde istismar edilmesine göz yumulmayacaktır.
Tekraren hatırlatırım ki,
Ayrılıkta hayır yoktur.
Bölünmede huzur yoktur.
Gün birleşme günüdür.
Gün bütünleşme günüdür.
Kucaklaşmanın adresi büyük Türk milletidir.
İstikbalin ve istiklalin güvencesi Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
Cumhur İttifakı, Süper Güç Türkiye’nin mimarı, dünyaya Türkçe bakışın müdafisi, kızılelmanın kervan başıdır.
Türkiye’nin geleceğini inşa edecek ittifak Cumhur İttifakı’dır.
Huzur dolu, refah içindeki geleceğe ulaştıracak irade cumhurun tertemiz iradesidir.
Bir an için başımızı çevirip şöyle bir etrafımıza bakalım;
Irak karışıktır, hala dirlik bulamamıştır.
Suriye kan ve revan içindedir, hala dengeye ulaşamamıştır.
Filistin yine mahzun, yine zulüm altındadır.
Lübnan bunalımda, Libya istikrarsızdır.
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş sertleşmekte, kutuplaşma keskinleşmektedir.
Komşu coğrafyalar silahlı ve ölümcül çatışmaların hapsindedir.
Batılı ülkeler barış süreçlerini sabote etmektedir.
Kuzeyimize de, güneyimize de silah sevkiyatları yoğun olarak yapılmaktadır.
Dünya adeta zaman ayarlı bombaya dönüşmüştür.
Çin ile Tayvan arasındaki gerilim günbegün şiddetlenmektedir.
Milli davamız Kıbrıs’ın üzerinde ambargo ve baskı kuran Rum ve Yunan dayatmalarına Avrupa Birliği destek vermektedir.
Avrupa Parlamentosu’nun tavsiye kararı niteliğinde olan vizyonsuz 2021 Yılı Türkiye Raporu’nu 7 Haziran 2022 tarihinde kabul etmesi, sübjektif yargıları ve asılsız suçlamaları bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Türkiye alerjisi, terör örgütlerine sıcak ve sempatik yaklaşım Avrupa Parlamentosu’nun bünyesini iflah olmaz bir hastalık olarak sarmıştır.
Mezkur raporda, Türkiye’yi töhmet altında bırakan ve aleyhine kaleme alınan demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına ilişkin iddialar haksızdır, hayasızdır, ideolojiktir, temelsizdir bir isnattır.
Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularında hukuk tanımayan, Türkiye’nin egemen devlet vasfını inkar eden Avrupa Parlamentosu’nun 2021 Yılı Türkiye Raporu bizim için yok hükmündedir.
Dahası yırtılıp atılacak kağıt parçasından farksızdır.
Avrupa Parlamentosu gerçeklerden tamamıyla kopuk olmakla birlikte Helenizm’in şakşakçısı, Megali İdea’nın savunucusudur.
Yunanistan’a en etkili mesaj, 9 Haziran 2022 Perşembe günü, 37 ülkenin katılımıyla icra edilen Efes 2022 askeri tatbikatıyla verilmiştir.
Bu tatbikatla yeniden görülmüştür ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’miz çelikten bilek, imanla çarpan yürek, kahramanlıkla dolup taşan ve gözleri kamaştıran iftihar kutbudur.
Türkiye’ye düşmanca bakanları uyarıyorum, sakın hesap hatası yapmayın, ölürsem şehit, kalırsam gaziyim diyen kahramanlar vatan nöbetindedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın tarihe not düşen muazzam çıkışı Türkiye’nin haklı duruşunu ikazen ve inançla açıklayan bir konuşma olarak milli hafızaya kazınmıştır.
Cumhurbaşkanımızın tarihi nitelikli Efes konuşması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin muharip, muteber ve muktedir karakteri şahsımın gurur ve heyecanı aynı anda yaşamasına neden olmuştur.
Ayrıca yine 9 Haziran günü, Cumhurbaşkanı adaylığını resmen açıklayan Sayın Cumhurbaşkanımızı da gönülden tebrik ediyor, beraberce başaracağımıza candan inanıyorum.
Ege’nin karşı kıyısında haksızlığı ve hukuksuzluğu yol haritası yaparak açıkça krize oynayan Yunanistan hükümetine diyorum ki;
Biz buradayız, hiçbir yere de gitmeyeceğiz.
Meydan boş değildir, aklını başına almayanın aklını almak bizim için çocuk oyuncağıdır.
Türkiye tarihi kazanımlarından, egemen devlet onurundan asla ödün vermeyecektir.
Ege’de gerginliği tırmandıran Yunanistan doğabilecek ağır sonuçların ağırlığı altında ezilmekten kurtulamayacaktır.
Hiç kimse sabrımızı sınamasın, gücümüzü denemeye kalkışmasın.
Aksi halde İstanbul’daki köprüleri bombalamayı hayal edenler, yeri gelirse Atina’nın başlarına yıkıldığını, Ege sularının ne kadar serin, ne kadar derin olduğunu ağır bedeller ödeyerek göreceklerdir.
Bu kapsamda ülkemizin atacağı adımlar olmalıdır ve bu çerçevede bizim önerilerimiz şunlar olacaktır.
İlk önce, Türkiye’nin Deniz Yetki Alanları Kanunu’nu bir an evvel hazırlayıp kabul ederek muhataplarına tebliğ ve ilan etmeliyiz.
Kara Suları Kanunu’nda bulunmayan ve Uluslararası Deniz Hukuku’nda yer alan Münhasır Ekonomik Bölge, Özel Balıkçılık Bölgesi, Bitişik Bölge kavramlarını çıkarılacak kanunla tanımlamalıyız.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge koordinatlarını resmileştirerek kesin bir dille duyurmalıyız.
İkinci etapta, Adalar Denizi’nde ülkemize ait olan, bir anlaşmayla herhangi bir ülkeye devredilmemiş coğrafi formasyonları Türkiye’nin bir parçası olarak denizcilik haritalarımızda göstermeliyiz, hitamında bu yeni statükoyu Birleşmiş Milletler nezdinde tescil ettirmeliyiz.
Söz konusu coğrafi formasyonları, kıyıda en yakın mülki idare yönetimlerinin görev alanına tevdi etmeliyiz.
Üçüncü etapta da, egemenlik hakları Türkiye’de olan coğrafi formasyonları kapsayacak şekilde süresiz NAVTEX ilanı yapmalıyız.
Devlet Bahçeli: Kılıçdaroğlu polise yumruk atan vekile bir şey söyle!