Fatih Erbakan’dan 2024 bütçesine destek geldi

2024 yılı bütçesi müzakere ediliyor ancak şu ana kadar yapılan müzakerelerde bütçeden başka hemen hemen her konu konuşuldu. İnşallah bizim konuşmamızda daha teknik ve bütçeye ilişkin bir konuşma olmasını planladık. Bütçe giderlerinin 11,09 trilyon lira, bütçe gelirlerinin 8,44 trilyon lira olması öngörülmüş ve aradaki fark olan 2,65 trilyon liranın da net borçlanmayla karşılanacağı ifade edilmiş. Tabii, mayıstaki seçimlerden sonra vergilerin arttırılması, motorlu taşıtlar vergisinin 2 defa alınması ve ciddi zamlar yapılmasına rağmen bütçede hâlen böyle bir açık olması son derece üzücü bir durum. Bütçe açık veriyor ve bu açığın da iç ve dış borçlanmayla kapatılacağı ifade ediliyor. Burada önemli bir husus da net ve brüt borçlanma arasındaki fark. 2022’de net borçlanma 469 milyar lira iken brüt borçlanma yani gerçekleşen 2,28 trilyon lira olmuş yani net ile brüt arasında 4,86 kat fark oluşmuş büyük ölçüde faizlerdeki değişimler, döviz kurlarındaki oynamalar dolayısıyla. E, şimdi 2024 yılı için 2,65 trilyon lira borçlanılacağı ifade ediliyor ancak brüt borcun bunun çok daha üzerinde olacağını ifade edebiliriz özellikle döviz kurlarındaki bu artış göz önünde bulundurulduğunda. Tüm bu rakamlardan gördüğümüz gibi borçlanma, özellikle de döviz cinsinden borçlanma ülkeyi maalesef bir felakete götürüyor. Bu durumdan kurtulmak, bu 2024 bütçesi olarak hazırlanan bütçeyle mümkün gözükmüyor. Geliniz, daha geç olmadan bu gidişe bir son verelim ve denk bütçe yapma dönemini başlatalım. Denk bütçe yani borçlanmadan denk olan bir bütçeyi yapalım ki borçlanmaya ve faiz ödemeye “Dur!” diyelim, milletimizin alın teri ve vergileri de faize gitmekten kurtulmuş olsun. Bu nedenle, Yeniden Refah Partisi olarak 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 3’üncü maddesindeki “Ödenekleri toplamı ile gelirler toplamı arasındaki fark net borçlanmayla karşılanır.” ifadesi yerine denk bütçenin tanımlanması ve bütçenin denk yapılma zorunluluğunun getirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Aksi takdirde ülke ekonomisinin hiçbir şekilde düze çıkması mümkün olmayacaktır. Vergilerle ilgili de değinmemiz gereken hususlar var. 2024 yılı için vergilerin 8.33 trilyon lira olacağı ifade ediliyor. 2022 yılında toplanan verginin 3,5 katı, 2023 yılında toplanan verginin 2 katı vergi toplanacak ve bu vergilerin daha ziyade vatandaştan toplanacağı gözüküyor çünkü 2023 bütçesinde toplam vergi tahsilatı içerisinde doğrudan vergilerin oranı yani zenginden, varlıklıdan alınan vergilerin oranı yüzde 35 iken 2024’te yüzde 33’e düşüyor, dolaylı vergilerin oranı yüzde 63’ten yüzde 65’e çıkıyor; bu da yine vatandaştan alınacak verginin artması manasını taşıyor. Yine 2023’te yüzde 2,3 olan servet vergisi oranı 2024 bütçesinde yüzde 1,5’e düşmüş, bu da gene zenginlerden daha az vergi almak manasına geliyor. Vergilerin faize gitme oranı maalesef önümüzdeki yıllarda artacak; bu sene toplanan verginin yüzde 15’i faize giderken önümüzdeki sene yüzde 16, 2026’da ise vergilerin yüzde 18’i faize gidecek yani her geçen yıl daha fazla kaynağın, verginin faize gittiğini görüyoruz; tabii ki buna rıza göstermemiz mümkün değildir. Milletimiz için toplanan vergilerin yine millete hizmet için kullanılması, bu vergilerin faize gitme oranının düşürülmesi gerekmektedir. Vergilerin bu kadar artırılması da yeterli olmuyor ve 2,65 trilyon lira yani yaklaşık 100 milyar dolar ilave bir borç alınacağı ifade ediliyor. Bunu da ifade ettikten sonra, maalesef en yüksek harcama kaleminin bütçede 1,25 trilyon lirayla faiz ödemeleri olduğunu görüyoruz. 2024 yılında bir önceki yıla göre yani 2023 yılına göre faiz ödemelerinin yüzde 94 oranında arttığını da üzülerek görüyoruz ve 1,25 trilyon lira faiz ödemesine giderken Tarım ve Orman Bakanlığına faiz ödemesinin yüzde 23'ü kadar bir kaynak aktarılıyor. Kırsal kalkınmaya faiz ödemesinin yüzde 2,4'ü; Gençlik ve Spor Bakanlığına faiz ödemesinin yüzde 14'ü kadar bir bütçe ayrılıyor. Yükseköğretime faiz ödemelerinin yüzde 30'u kadar, TÜBİTAK'a ise faiz ödemelerinin yüzde 2,5’u kadar bir bütçe ayrılıyor. Yükseköğretime ve TÜBİTAK’a bu kadar düşük bütçenin ayrılması bu şartlar altında bilimsel bir atılımın ülkemizde maalesef gerçekleşemeyeceğini gösteriyor çünkü kaynaklar -üzülerek ifade ediyorum- faize giderken yükseköğretime ve TÜBİTAK'a maalesef kaynak kalmıyor. İstihdam programı için 238 milyar lira ayrılmış; faiz ödemesinin yüzde 19'u. İşsizlik ülkemizin en önemli problemlerinden bir tanesi, bu problemle ilgili ayrılan kaynak faize ayrılan kaynağın beşte 1’i seviyesinde. Sanayinin gelişmesi, üretim ve yatırımların desteklenmesi için 82 milyar lira; faize ayrılan bütçenin yüzde 6’sı seviyesinde bir kaynak. KOSGEB yani küçük ve orta ölçekli işletmeler için ayrılan para faize verilecek paranın binde 6’sı düzeyinde. Turizmin geliştirilmesi programı için 5 milyar lira faize ayrılan paranın binde 4’ü seviyesinde. Ailenin korunması ve güçlendirilmesine ayrılan kaynak faiz ödemesinin binde 9’u; engellilerin toplumsal hayata katılımı ve özel eğitimi için faize ayrılan paranın yüzde 11’i. Yine, 2024 yılında faize verilecek 1,25 trilyon lirayla 1 milyon konut inşa etmek ve Türkiye'mizin bir senelik konut ihtiyacını karşılayabilmek mümkün; tarım alanında ve imalat alanında 40 bin adet KOBİ kurulması ve bunlarla 1 milyona yakın istihdam oluşturulması mümkün; 85 milyon milletimizin banka ve finans kuruluşlarına olan bütün borcunun faiziyle birlikte yarısını bu parayla ödeyebilmek mümkün çünkü milletin bankalara borcu 2,53 trilyon lira, faize verilecek para 1,25 trilyon lira; Türkiye'de yerel yönetimlerin bütün borcunu 6 defa ödemek mümkün, yerel yönetimlerin toplam borcu 182 milyar lira ve Türkiye'de milyonlarca çiftçinin tüm banka ve kooperatif borçlarını da faize verilecek bu parayla 2 defa ödemek mümkün çünkü çiftçimizin borçlarının toplamı da 535 milyar lira yapıyor; kamuya tek seferde 150 bin öğretmen atamak ve yirmi yıl boyunca maaşlarını ödemek mümkün; 118 milyon asgari ücrete denk geliyor yani 10 milyon asgari ücretlinin bir senelik maaşlarını bu parayla ödemek mümkün. Faize öyle bir para gidiyor ki 2024 yılında yapılacak bütün özelleştirmelerden elde edilecek gelir bir haftalık faiz ödememize ancak yetiyor, 25 milyar lira ve yine, 2024’te faize verilecek parayla 4 tane İstanbul Havalimanı, 6 tane Gebze-İzmir Otoyolu veya 30 tane Avrasya Tüneli’ni yapabilmek mümkün. Bütçeye asıl yükü emeklilerin değil faizin getirdiği bu verdiğimiz rakamlarla ortaya çıkıyor. Tabii, burada değinmemiz gereken diğer husus vergi harcamaları yani vergi muafiyetleri. Bütçede 2,21 trilyon lira verginin alınmayacağı ifade ediliyor. Bunun 1 trilyon lirası gelir vergisi, 657 milyar lirası kurumlar vergisi. Bu gelir vergisi ve kurumlar vergisi daha ziyade zenginlerden ve imtiyazlılardan alınmayacak. Dolayısıyla 1 trilyon 657 milyar liradan vazgeçiliyor; kimin için vazgeçildiğini göremiyoruz, bunun açıklaması yok. 6 trilyonluk merkezî yönetim borç stokunun dörtte 1’i kadar bir meblağdan vazgeçiyor devlet, 13 milyon asgari ücretlinin bir senelik maaşından vazgeçiyor, milyonlarca çiftçimizin borcunun toplamının 3 katı kadar bir paradan vazgeçiyor. Bu vergi indirimlerinin, vergi muafiyetlerinin üretimi, sanayiyi, tarımı teşvik amaçlı olup olmadığını göremiyoruz. Bunların yatırımı, üretimi teşvik amaçlı vergi indirimleri olmasını temenni ediyoruz, yoksa böylesine astronomik bir meblağın dar gelirli milyonlar açlık sınırında yaşarken imtiyazlılara bir lütuf olarak verilmesine asla razı olamayız. Sonuç olarak, Yeniden Refah Partisi olarak diyoruz ki: Denk bütçe şeklinde düzenlenmemiş, 2,65 trilyon lira yeni borçlanma ve 1,25 trilyon lira faiz ödemesi vadeden bu bütçenin yeniden düzenlenmesi, yeniden ele alınması son derece önemlidir. Bu gidişata “Dur!” demek mümkündür ve bu bizim elimizdedir. Denk bütçe yapılabilir, israf önlenebilir, borç, zam, vergi ve devlet varlıklarının satışı dışında kaynak üretilebilir, milletten toplanan vergiler faiz ödemek yerine millete hizmet için kullanılabilir, sosyal yardım dağıtmak yerine milletimizin refah seviyesi artırılabilir. Bu noktada, Hükûmete her zaman yaptığımız çağrımızı bir kez daha yineliyoruz: Borç, faiz, zam ve vergiye dayalı ekonomi modeli yerine üretim, istihdam ve ihracata dayalı bir ekonomi modelinin uygulanması gereklidir.