34,4465$% 0.3
36,3032€% 0.16
2.836,84%0,10
4.835,00%0,20
19.341,00%0,20
9.389,62%-0,33
3138007฿%4.03802
İletişim Başkanı Altun Finlandiya medyasına konuştu. Fahrettin Altun, “Türk vatandaşlarını ve Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden terör örgütlerinin faaliyetlerini engelleme noktasında somut ve kalıcı adımlar atıldığını görmek istiyoruz” dedi.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Finlandiya’nın en büyük gazetesi Helsingin Sanomat’un Finlandiya’nın NATO üyeliği talebine ilişkin sorularını yanıtladı.
Türkiye’nin geleneksel olarak NATO’nun genişlemesini desteklediğini belirten Altun, ancak Finlandiya ve İsveç’in muhtemel üyelikleri konusunda endişeleri bulunduğunu söyledi. Türkiye’nin dünyanın tehlikeli ve istikrarsız bir bölgesinde yer aldığına dikkati çeken Altun, şöyle devam etti:
“Sınır komşularımız Irak ve Suriye’den kaynaklanan PKK ve DEAŞ tehditleri var. Aynı zamanda 2013’te Amerikan Büyükelçiliğine intihar saldırısı düzenleyen DHKP-C gibi aşırı sol örgütler var. Son olarak Türkiye’de devlet kurumlarının içine sızan ve nihayet 2016 yılında iktidarı anti-demokratik yöntemlerle ele geçirmek için darbeye kalkışan FETÖ var.
Türk vatandaşlarını ve Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden terör örgütlerinin faaliyetlerini engelleme noktasında somut ve kalıcı adımlar atıldığını görmek istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız Finlandiya Devlet Başkanı ile beklentilerimizi açık ve net bir biçimde paylaştı.”
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelikleri konusuna ilkesel bir perspektiften yaklaştıklarını dile getiren Altun, söz konusu ülkelerin, tarihin en büyük askeri ittifakının parçası olmak ve güvenlik şemsiyesi altına girmek istediklerini, Türkiye’nin ise bu ittifakın 70 yıllık üyesi ve en büyük ikinci ordusuna sahip olduğunu hatırlattı.
Altun, “Savaş durumunda yardımına koşmayı taahhüt edeceğimiz ülkelerin bizim vatandaşlarımızı hedef alan örgütleri desteklememesini veya bunlara müsamaha göstermemesini beklememiz en temel hakkımızdır. Helsinki’deki Senato Meydanı’nda bir intihar saldırı düzenlenseydi ve bu örgütün mensuplarına siyasi sığınmacı veya muhalif muamelesi yapan bir ülke Finlandiya’nın üyesi olduğu bir güvenlik örgütüne katılmak isteseydi siz ne hissederdiniz? Bu nedenle mesele bizim açımızdan ilkeseldir.” değerlendirmesinde bulundu.
Finlandiya’nın Türkiye’nin beklentilerine verdiği yanıtı hangi açılardan kabul etmiyorsunuz?” sorusu üzerine Altun, Türk halkının artık lafa değil icraata baktığını söyledi. Bu güven bunalımının sebebinin Avrupalı dostların geçmişte yaptıkları olduğuna işaret eden Altun, “Örneğin Avrupa Birliği’nin 1999 Helsinki Zirvesi’nde dönem başkanı olan Finlandiya’dan Kıbrıs konusunda yazılı teminat almıştık. Daha sonra AB yetkilileri, Kıbrıslı Rumların Annan Barış Planı’na onay vermemesi halinde AB üyesi olamayacaklarını söyledi. Ancak sonradan tüm bunlar unutuldu. Mevcut durum da ortadadır. Biz endişelerimizi ve bu endişelerin nasıl giderilebileceğini açıkça ortaya koyduk.” ifadelerini kullandı.
Muhalefet partileri CHP ve HDP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Finlandiya’nın NATO üyeliğine itiraz etmesini eleştirdiğinin hatırlatılması üzerine Altun, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bahsettiğiniz muhalefet partilerinden CHP, Suriye’deki Esed rejiminin ideolojisini ve dünya görüşünü paylaşan bir partidir. HDP ise PKK terör örgütüyle organik bağlara sahiptir. Partinin kararları sözde örgüt komiserleri tarafından onaylanır ve ofisleri PKK tarafından eleman devşirme merkezleri olarak kullanılmıştır. Sicili ortada olan bu partilerin ithamlarını ciddiyetsiz buluyorum. Biz zaten Amerika Birleşik Devletleri’yle olan fikir ayrılıklarımızı çok açık bir biçimde kendileriyle paylaşıyoruz. Amerika’yla olan meseleleri Finlandiya veya İsveç üzerinden tartışmaya ihtiyacımız yok. Türkiye’nin gücü, etkisi ve kapasitesi ortadadır. NATO için önemimiz de ortadadır. Biz taviz beklemiyoruz. Üyeliğin ilkesel şartlarını ortaya koyuyoruz.”
NATO üyeliğinin bir hak değil, ayrıcalık olduğu konusunda mutabık olunması gerektiğini vurgulayan Altun, “Bugün yaşanan sorun Türkiye’nin Finlandiya’yı anlamamasından değil, Finlandiya’nın, Türkiye’nin güvenlik endişelerini ciddiye almamasından kaynaklanıyor. Binlerce kilometre ötede sivilleri katledip, çocukları zorla silah altına alan Marksist-Leninist bir terör örgütünün faaliyetlerine engel olunması sıra dışı bir talep değil. Bir NATO ülkesinde darbe suçuna karışmış bir örgütle mücadele edilmesi de haklı ve meşru bir taleptir. Ancak NATO üyeliğinin mi, bu yapıları himaye etmenin mi daha önemli olduğuna dair kararı ancak Finlandiya hükümeti verebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye’nin endişeleri Finlandiya halkı açısından öncelikli olmayabilir. Söz konusu terör örgütlerinin Finlandiya’da kimseye zarar vermediği, şiddete bulaşmadığı gibi argümanlar ortaya atılabilir. Ancak terörün asla meşru görülemeyeceği ve NATO üyelerinin terörle mücadele konusunda tam bir uyum içinde çalışması gerektiği hususlarında mutabık kalmak durumundayız. Aksi takdirde Finlandiya’nın üyeliği hem Türkiye’nin güvenliğine hem de NATO’nun kurumsal kimliğine zarar verebilir.”
TÜİK bünyesinde iletişim daire başkanlığı kuruldu!